sanırım ocaktı, soğuktu oradan biliyorum yani,
sen gelmiştin.
şubat a kadar kalacakmışsın gibi hissetmiştim
nedense.
dağ başında bir külübeydi kalbim, sense yabancıydın buralara
belliydi...

nerden gelmiştin? hangi patikadan?
keçileri mi takip etmiştin acaba ?
kışın olmaz ki onlar, olsa olsa kurttur ?
ama senin kırmızı başlığın falan da yok
gerçi ben de kurt değilim.

ne selam ettin ne sabah, sadece geldin.
mecburdun/mecburdum seni almaya
oysa kapalıydı kalbim, bu ayda tüm yollar gibi.
o kadar umursamazdın yani, o kadar mecbur
o kadar acınası, güzeldin bir de, çok güzel
ve
o kadar sessiz/ dilsiz kadar en az
kenarda şömine/köy işi ama
dumanı üstünde/benim gibi
eski elbiselerim/tozlu oda
seninle bi ayrı oldu bu oda
gerçi başka oda da yok ya.

haziran da bir tane yapmayı planlıyorum
ama ona da üşeniyorum..
ben utangaçım sana hiç bir şey sormuyorum,
sen utangaç değilsin aslında,
beni/
belki de görmüyorsun/konuşmuyorsun
hem de hiç/ dilin var kıp kırmızı
gördüm bir sefer/bana bakmadığın
yedi kat dipten çektiğin bir of esnasında...

israil gibisin, acımam ile gelip,
utanmazlığınla zaptediyorsun.
sonum intifada olmasa bari,
yenilmesem sana...

çoban gibi hissediyorum kendimi
sürekli seni gözlüyorum
hiç bakmıyorsun/oysa görüyorsun
oda da bir hayalet gibisin
tersine hayalet/kendimi hayaletin sanıyorum
sevgilimmişsinde senden gidememişim
saplanımlarımda seni yazıyormuşum gibi....

sen hayalet olamazsın.
bardak kırıyorsun, utandığını görüyorum.
ilk kez/utanıyorsun.
ha ben ha bardak, oda da iki şeyi sahiplenmiyorsun.
koca bir ay
bir ben, bir bardak senin değiliz.
sen bu kulübede ev sahibi
ben mecburi misafirliğine düşüyorum...

[beyaz_yalan]
ocak bitti, şubat nelere gebe acaba?