14
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1327
Okunma
Yine dağınık bir rüzgar çarpıyor dibime
Gecenin seyrelmiş iki ucunu birbirine bağlıyorum
Yorulmuş gözlerimi asıyorum içimdeki askılığa
Yine belirsiz kapılar sergisinde buluyorum kendimi
Ne çok kapı var bu denizlerde, köpüklerini kıyılarında unutmuş
Ne çok kapatıyorlar bu denizleri
Ne çok kapanıyor bu denizler kendine
Ne çok unutuyorlar bu denizler dalgalarını içimde
O gardiyanlar gelmeden
Çıkarmalıyım sarnıcımdan haritamı
Silikleşmeden saatlerimin vakitleri
Erimeden buz gibi şehvetciklerim
Bulmalıyım en son noktamı nerede kaybettiğimi
Bulmalıyım en sadık üç noktalarımı
Bulmalı gövdelerimin ağlamaksız ikizlerini
Nereye gömdüm sahi?
Sahi nereye gömdüler?
Sahi gömü müydüler gerçekten?
Daha yeryüzü yokken ruhumda
Daha yer yüzsüzken sağırlığımda
Bazı sözcükleri okuyamam ben
Bazı sözcükler de bana okunmaz zaten
Ama en sevdiğim şey
Bir sözcüğe ip atlatmaktır kendi parkımda
O atlar ben kanarım
O kanar ben düşerim
Ta ki sondan geriye ölene dek
Alfabemin hendeğinde tökezleyene dek
Ben
Ben hiç sanmazdım aslında
Hezarfen gibi atlayacağımı gecenin yüksek bir yerinden
Ben hiç sanmazdım atladıktan sonra gündüzümün açılmayacağını
Sanmazdım mavi renkli yalanlarımdan güzel bir hediye paketi yapacağımı
Düşmeden düş arasında
Küllerimin yankılanan döngülerinde
Odamdayım
Yine
O damdayım
Bilmiyorum ki
Başıma düş kuşu mu kondu
Göğsüme hayal kiri mi bulaştı
Bilmiyorum
Temizlesem mi tozlanmış boşluğumu
Ne de olsa önümüz hüzün
Gelen giden olur…
Oktay Coşar
5.0
100% (15)