2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1005
Okunma
karbona karışık öykünüşlerle
yürek tellerine asılırsın darnefes
elinde son nefesini verirken buruşmuş kağıt
elveda asil rüyalar cenneti
elveda huzur kollu nirvana
kalır dudaklarında protest bir gülüş
atandıkça düşlerin başka limanlara
sorgusuz, soluksuz aşüfte sabahlardır
içinden çıkamadığın depresif rüyalarla...
zayıflar, giderek kelimeler
sustukça dedikodu çıkmazı
kürtaj kanamasıdır ayrılık
cemre gibi d/üşer zilhicce yangınları
dilinde kasavetin bini bin paradır
derkenarın hep boşsa, hep kaygılı...
ayaklar, ayıklanır pusuladan
nevrine buz değer taşeron parmakların
alışkındır demine doygun iris şıvgınlar
kevgirden sızan damlalar doyurmaz ama
-çünkü, senin aklın yukarda-
ısırgan dalamasındadır yine yokluk içtimaları
varlığı almayan kabın, boşluğa yakınması
ürkütmeden sayamazsın
heykel yutmuş kaç gün saati iğfal etmiş
ulufe gibi dolanır başında melekler
beklemek acabaların kapısında emektedir
-ki; bu hâlâ seviyorsun demektir-
ya da nikotin beslenimli ahlarda
hepsi laftır
belkilerinin çokluğunca acabalı ziyanların vardır...
köşe kapmacaymış aşk
zamanın direkleri arasında
hah!
bu nasıl bir anlam kayması lohusalığıysa
amansız bir sol ağrısı değil yani!
giden de geleceğinin sancısı!
ya;
’’belki üstümüzden bir kuş geçer’’ se mi
bu tam tamına sevdanın pişmanlık uçarılığıdır
ayrılık, ayrık yazılır sevda tutanaklarına
çünkü sevmek, bir yerden sonra
kendini kandırabilmek sanatıdır
çünkü balı sever insan, arıdan korktuğunca!..
ToprağınSesi
.
5.0
100% (7)