14
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
3086
Okunma

‘’biz, ne aşka küstük ne de aşk bize küstü,çünkü biz aşkı asla incitmedik’’
‘’küçücük çocuk kalbimizle insan gibi sevmeyi herkesten önce biz öğrendik’’
‘’öğrendik ama neye yarar siz büyüklere sevmeyi nedense bir türlü öğretemedik’’
‘’eğer öğrenseydiniz biz çocuklar belki de daha çok yaşar bu kadar erken ölmezdik’’
,
babamın kenarı yırtık siyah fötr şapkasını
ilk kez aynanın karşısında
kafama taktığım gün unuttum küçük olmayı
ve
o gün sen de annenin
en sevdiği topuklu ayakkabılarını giyip
bileğini incitmiş lanetlemiştin içine büyümeyi
ağlıyordun acıyla
ama acıyan yerine değil
acıtan hoyrat ellerin gölgesine
suratında patlayan zamansız bir tokadın
onursuz haksızlığınaydı sitemin
belki isyanına merhem olur niyetiyle
ben de öpeyim geçer demiştim de
sen de izin vermiştin
dudaklarında o masum
utangaç bir gülümseyiş ile
hâlâ titrerim hüzünle bugün bile
bir öpüşün en saf halini
dudaklarımda hissettikçe
o zamanlar ikimizde
büyümenin ne olduğunu bilmeyen
iki küçük suskun çocuktuk
ya da susturulmuş
umutlara gebe
iki soluk mutluluk
sahi hatırlıyor musun
biz küçükken kaç yaşındaydık
şu an
anımsıyorum da
bir gün yine koşarak gelmiştin yanıma
nefes nefese
ceplerine gizlice aşırdığın şekerler ile
sonra da minik avuçlarımıza saya saya
koyup paylaştırmıştın sonsuz bir sevinçle
bir sana bir bana
bir bana bir sana diye diye,
senin tek bir avucun bile dolmazken
o rengarenk şekerlerin
benim avuçlarıma neden sığmadığını
ne yazık ki çok geç anladım
anladığım da ise sen çoktan ağlamıştın
şimdi biliyorum
sendeki sevginin bendeki bir’in kaç katı olduğunu
ve
öksüz aya’larında şişen kızıl zılgıt tadının
yetim gözlerinde ışıldayan acı gururunu
kirpiklerine gizlenen ıslak cemrelerinden tanıdım.
cezalı olurduk bazı günler dışarı çıkamazdık
ayaklarımıza vurulan prangalara aldırmaksızın
camdan uçurduğumuz kağıttan kuşlara bakıp
el ele hareli bir maviliğe dalardık seninle
özgürlüğüm daha da şahlanırdı
senin düşlerinse rüzgârın kanatlarında
cıvıldaşırdı hale hale
bazen de çiçek toplamaya giderdik
gelincikleri ben
papatyaları ise hep sen toplardın
korkardım
bir gün beyazın peşine takılıp da gidersen
bana kırmızı yasın kalacaktı bir tek ardından
işte bu yüzden
bana verdiğin tüm çiçekleri sen görmeden
her zaman komşu bahçenin su kuyusuna atardım
sonra da bütün gece ağlamaktan, uyuyamazdım
şimdi topladığın o papatyalar var ya
tıpkı bir yağmur misali
düşüyor yavaş yavaş
ellerini özleyen saçlarıma
ve okşamak için her dokunuşumda
gelincikler süzülüyor yanaklarıma
ansızın gidişinin ağır yükü kaldı artık sadece,
cenazeni taşıyan
kederli bir bayram sabahının yıkık omuzlarında
zaten ben de tam o anda unuttum gülmeyi
seni toprağa beni yalnızlığa gömen demir küreklere
terk edildiğin karanlığa
nefretle baka baka
sen de hatırlıyor musun
sahi söylesene
yoksa unuttun mu
biz küçükken kaç yaşındaydık
oysa ben hiç unutmadım
ne seni
ne o eski günleri
ne de eski bayramların
anılarımda genzini yakan
kekremsi sevincini
kaç yaşındaydık bilemiyorum ama
bildiğim bir şey var ki
gittiğin gün ben de bittim
varlığımızdan iki kefen kaldı geriye
birini sen giydin giderken toprağın altına
diğerini ben, toprağın üstünde sensiz kalan tenime
hâlâ ateşinde kavrulur yüreğim
takvimler ömrümden tükendikçe
biz dünyayı yaşayamadık ama
dünyadan daha büyük bir aşkı
bizimle yaşatmayı başardık
hem de hiç küstürüp incitmeden
küçükken kaç yaşındaydık
artık biliyorum
biz küçükken
aşk kaç yaşındaysa
biz de o yaştaydık
aslında,
biz aşkın en güzelini yaşayan
ama vuslata yasaklanan
aşk’ın yaşında
aşk tadında
ve
aşk adında
yaşlı iki çocuktuk…
ecedemet...
BAŞTA EDEBİYAT DEFTERİ YÖNETİCİLERİ OLMAK ÜZERE TÜM ŞAİR DOSTLARIMIN VE BÜTÜN MÜSLÜMAN ALEMİNİN MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLAR,İNŞALLAH DAHA NİCE BAYRAMLARA EL ELE VE YÜREK YÜREĞE ERİŞMEK TEMENNİSİYLE...
HER ŞEY GÖNLÜNÜZCE VE HEP ŞEKER TADINDA OLSUN,
SELAM SEVGİ SAYGI VE DUA İLE...
HEPİNİZ ALLAH’A EMANET OLUNUZ DEĞERLİ DOSTLARIM...
5.0
100% (11)