2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
882
Okunma

kalemime düşen en nadide imgem
nisan busesisin dudaklarımda
ıslak mı ıslak
beyaz günahım
baharın goncaya durmuş fidesiyken
tutsaydın ellerimden
sevaba çıkacaktı yollarımız
en çok yıldızlara
değdi yüzüm
güneşten önce
ki yoktun
kızarmamıştı kirazlar
içimde bir çocuk ağladığında
ve inan ki daha çok küçüktüm
kavrayamadığım törelerin
tanımadığım insanların içinde
kül kedisi rolüne soyunduğumda
tek suçlu annemdi
azmedilişimin tek habercisi
ki seni tanımıyordum
ve
kalbimi vuran celladı
kan kokulu çarşaflara sardılar
acımadan sübyanlığıma
gecenin gözlerine bakarak
korkuları da yoktu
kimseden saklayacak
mumyalanmış beyinleriyle
çok klasiktiler
kristal kadehlerden ruh içerdi
doymamış hücreleri
yüzüme kurşun kurşun hüzün erittiler
ay kayıpken yollarımda
bir ömrü baltaladılar
meltem savurmadan kumral saçlarımı
her gün bir parça kopardılar bedenimden
ki kansız savaştılar
sessizdim
dökülürken etlerim
karanlığın buğulu gözlerine sayıklardım
yaşattıklarını
yoktu vaktim
yas tutmaya
burgulu sözleri geçirdiler yüreğimden
ki can çıkaran
onlar kimse değildiler
yoktan sahip oldular
tek kölelerine
ceylan gözlerim vardı
lakin içi gülerdi
solarken benzim
inatla al giyerdi doğa
ki bahardım
kıymadan önce ihtişamıma
çözümlenemedi elementleri cehaletin
düğüm düğüm sallanırken ortalıkta
durmadan alkışa çift maskeli seyirciler
ki merhametsizdiler
tükürürken
atıldığım sahneye
eğilmedi öne sargılı başları
ve kıpırdamadı hiç bir vicdanın köşe taşları
yorumsuz
yorgundum
görünmeden elleri
çekiverdiler çamurdan perdeyi..!
Sude Nur Haylazca