2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2005
Okunma

Gel seni kaçırayım dedi Mûsâ saraydan
Ama nefsim takıldı peşine Züleyhâʼnın
Vazgeçemeyince o ân, şehevânî paydan
Gazâbına uğradım semâvî bir sayhânın
Rûhum nûr olamadı asânın nîrenginde
Kızıl ateş ejderha oldu kalbimde birden
İçime akıyordu koca Nil kan renginde
Kurbağaların sesi geliyordu kabirden
Günâhın güveleri var amel defterimde
Sessiz sessiz yiyorlar yazılmış sevâpları
Şırıl şırıl dökülen, soğuk ecel terimde
Söner mi saîrdeyken ateşin azâpları?
Mûsâ hadi çıkalım dedi fânî Mısırʼdan
Pramidin her taşı, altın ve elmastandı
Vazgeçemedim birin ardındaki sıfırdan
Bu sıfır ki herşeyi, hiçlik gibi yutandı
O, sadece hiçliktir, vahdetin verâsında
Aklım içini eşen gözü kör bir köstebek
Elmas arıyor hâlâ, taşların arasında
Yığdığı kara toprak, geride öbek öbek
Mûsâ dönüp bak dedi altından pramide
Çölün tam ortasında, güneşte eriyordu
Kana kana içerken onu kırk harami de
Manevî susuzluktan o ân geberiyordu
Soner ÇAĞATAY (15:12) 21 Ağustos 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelimeler:
Sayhâ: çığlık
Saîr: Cehennemin bir tür
Nîreng: sihir
5.0
100% (3)