2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2694
Okunma
-Bir uyku hali-
Kapat gözlerini Poyeta Piya,
Ve bıraktın yere dönelim.
Bir sen varmışsın orada
Bir de ben…
Öyle zan edilen.
Ellerini çekmek istemişsin
Üstümden
Ama zaten benmişsin
Söz vermişsin, öz vermişsin
Binlerce yıl önceden.
-Düşler ülkesi-
Evc makamında bir gece
bir türkü tutturmuşsun
“Gel” diye.
Sen dost meclisinde oturup
Düşünü yaratırken;
Ben sunaklar içiyorum
Tanrılar ellerinden
Beni dert ile süsleyip
Ve acıyla emzirip
Yüzüme derin izler yerleştirince Tanrılar
Gözlerin…
Dediler.
Onlar!
Ve artık oldular.
Dünya yılına göre yirmi sekiz yıl
Bana göre an ve an
-Bilir misin bilmem
An’ın kendisi neşedir
Ve bana olduğum ilk an’a inat
Acıyı seçmeyi öğrettiler
Ve yine bilir misin bilmem
An içinde sonsuz zamanlar gizlidir
Ve İnan bana, acı
Senin harflerinden daha derindir.-
-Üzülme Poyeta, acıma..
Sonsuz bir dönence
Yukarı hep yukarı doğru
Sen mi doğru, ben mi doğru?
döngünün sayısına bağlı
Ve bu, gayb’ın göğsünde saklı-
Nedendi, yolum nereyeydi
Söylemediler
Birazdan biraz fazla “merak”
yüklediler
sonra bıraktılar ellerimi.
“kimsenin olmadığı
ve herkeslerin olduğu bir diyarda
bekleyenin var
Yolun uzun” diye bir not yazıp verdiler
Ne zaman olur da dayanamazsan
O zaman çıkar bak dediler
-yolun üzeri-
Yurduna uğradığım zamanlarda
Yaşlıydım yeterince
-ya da genç-
Nerde bir taş varsa vurdum başımı
Nerde bir ateş, düştüm içine
Nerdeyse su, boğuldum
Ve Tanrılar..
Ben onları unutmuştum.
El uzattılar
Ateşe düşmeden, boğulmadan suda
Ve yarmadan başımı
Çekip aldılar
-Vuslat-
Sen beklerken
Ve ben gelirken sana
Ve sen artık yaşlanırken
Ve ben gençleşmeye çalışırken
Buluştuk
Artık yer gözlerin
Sene boyutsuzluk…
Azé Ayşe GÖKKAYA
5.0
100% (2)