1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1021
Okunma
sabretmek
geniş adımların iri gözlerine
kendinden emin keskin gülüşlerin güneşi
yanağımda kavrulan iz çilleri
avuçlarda tutulan şehir alır
ilk mavisine beni
başlarda ağır
dualar
küskün pencerelerde unutmuş çocukluğum kendimi
yürürken zamanın alnına
aylardan ocak siyahını kusmuş aynalara
ayazlarda donan hüzünlerin uzağında
anıların sesleri
kurt uluması
beşiğimde sahipsiz
dağlar
kaçarım
kaçarken
kıyılarda dinlenen suyun kavgasına karışır
ellerimde koca koca taşlar
suyu vururum
içinde ölen
balıklar
güneş bütün rengini toplar tenimden
ve gece doğmadan esmerleşir yüzümde
yine yeni hayat bulurum
yıkıldıkça yankılardan
kendime
düşündüm
nabzımın kanat çırpınışları zayıfladıkça
kapandım bir aşkın sır vaktine
kanımında kimseler yoktu
kıyamet uzattı başını sessice
biri kadın
diğeri erkek
kendilerinin yerine
geceyi vurdular
hançerlenmiş yönümde
kuşkulu odalar
gidenlerin bekçileriyle donatılmış
karanlıkla birlikte yere düşen
ıslık sesler
boşalıyor güneşten
saf duruşlu saatler
rengimi ver bana
yoklama zamanı
toprağa devrilen yüreklerdeki kızgınlığı
akşam serinliğiyle gelecek
sabahlara uyanan
yüzümdeki
çillerin
5.0
100% (8)