3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
805
Okunma

Seni düşünmek her gün
on ikiden sonra
on iki defa
Sandım ki kapıyı sen açtın bu gece
Nerden bileyim anahtarı vermişim Metin’e
Kafa mı kaldı sen benden ansızın gidince
Vardı oturdu bizim cengâver odadaki tek kanepeye
Yatmak da haram oldu mu, al sana berbat bir gece
Oysa sen olsaydın, verir miydim hiç anahtarı
Sokar mıydım nefesinin sahiline en ufak yabancı
Yakar mıydım gözlerinden başka bir ışık
Sokulup yatmak varken sımsıcak göğsünde
Olur muydu, olur muydu be gecem, hiç böyle
Tren sesleri kaçırtırken yalnızlığımın uykusunu
Nefesin olsaydı nefesimde, yazar mıydım hiç böyle
Elimin ıslak yaz rüyalarına daldığı sersem gencine
Dokundurur muydum hiç hasretini yazsın diye
Hiç hasretlik bırakır mıydım dudaklarımı dudaklarından
Hep bir kavuşmak, hep bir yakınlaşmak umar mıydım
Senin o hain uzaklığın olmasaydı hani şurada
Şairlerin başaklarını suladığı körpe ilhamlarda
Uluyan bir acının ’sus’ olma yazgısından
Bir şiir kanatır mıydım, böyle ağlar mıydım bir daha
Gelirdin ya hani, hani sokulurdun ya uysal bir kedi gibi
Hani uzun bacakların sarardı ya geceyi neyzen misali
Sarsılırdı ya gökyüzü, ağlardı ya serçeler adımıza
Adımıza bir çizik atardı ya âdeti olmayan ayrılıklar
Hani hiç olmazdı ya, gitmezdik ya birbirimizden uzağı
İçip içip dudağımızda kalan yıllanmış aşk şarabını
Sonra gülerdik ya sabaha kadar, hüznü kısa metrajlı
Bilirdik ya hani, büyük sevgiler tez solar bucağında
Birkaç şişe kederle aşifte geceler sararsa bir gün bizi
Unuturuz diye korkardık ya sımsıkı sarılmış tenlerimizi
Ve o bildik şölene ait yas tutardık ya gecenin bir vakti
Ağlardın ya, kusa kusa tüm ayrılıkları sevdadan
İçerdim de ben yanağından süzülen damlaları tek tek
Sonra bana bakıp gülücüklerini saçardın ya ansızın
Seni düşünürdüm ya, düşünüp yeniden mısra mısra işlerdim
Adını kayıt ederdi kanımıza susamış sivrisinekler
Klarnet gamlarımızı iliklerdi ya duvardaki flu tabloya
Sen, hiç gitmeyecek gibi susardın ya kucağımda
Hiç aklıma gelir miydi ki senden böyle uzak durmak
Ölümden olmayan fani bir ayrılığın hıçkırılığında
Hayallerimiz ifşa edilirken avutulmamış ayrılıklar ardı
Sırası mülteci bir istek dokunurdu ya altın saçlarına
Bir busenin heba edilmiş aşka toslayan yamaçlarında
Belki bir dudak ucu, biraz da kaçak tütünün yurdu sigara
İçerdik ya her gece 3’e vurdu mu çıngıraklı mahir lahidi
Sen de utanmadan külleri dökerdin ya avuçlarıma hep
Gülüşlere emanet sarkıtırdık eylemi bir avuç kınayışları
Sonra sarılıp uzunca, beklerdik ya uykuya ait birkaç mısra
Ve gönlümüzce kalkardık ya sabah, hiçbir işimiz yokmuş gibi
Oysa şimdi hiçbir sabah düne dair tövbekâr değilken artık
Hayatın sonbaharlarına ait hüzünlü akşamlar yaşıyorum
Yarınları hecelemekten bıktığımdandır ki ah canım
Geçmişin sensizliğimi liğme liğme ettiği hoyrat gecelerce
İnayetine düşmüşlüğümün sisli ufuklarının içinde
Gözlerim birkaç asırlık hicran ile seni bekliyor yine
Her gece saat bu vakitlere dokunduğu an ıssız enginliğinde
İçtiğim gözyaşlarımın güftesiz yakarışları ardınca
Kalbimin salınmış hafakanlarına dökerim seni her defasında
Güneşin doğuşunu bekleyemez artık, bekleyemez gözlerim
Çalarım en karasından perdemi ve mosmor hayaletinde
Sopsoğuk tüllenen sabahların hazin mevsimine salarım dirilişini
Sandım ki ararsın beni gidişlerin ardınca
Nafile bekleyişler ile tükettim oysa geçen günleri
Hep seni beklerdim ya altın saçlı sabahlarda
Bilsem de artık geleceksin
Boşuna beni bir daha görmek istemeyesin
Metin’de çoktan uyudu salondaki kanepede
Yine bildiğin gibi dağınık evin her bir yanı
Ama hiçbirinin senin için bir manası yok
Artık kokunun bulaştığı çarşafımla yatıyorum
Gelmesen de olur nafile söylentilerin dilinde
Senden bana kalan gidişin uzun metrajlı sensizliği ile
Yaşamaya çalışıyorum
...
5.0
100% (9)