12
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1887
Okunma
Öyle ya ben and içmiştim ey sevgili, Mahşerde de aşkınla yaşayacağıma.
Taktım firuze kolyeni kabrime,Seviyorum seni mahşerde bile!
Firuze bir sukut kaplar ortalığı,
Yırtar yeri göğü bilirsin sessizce öldüğünü,
Ram olan kaderde.
Hangi ölümümün sesini duydun da öldürdün beni yüreğinde.
Teneşirde yıkarken kendi bedenimi,
Kubbesinde çınlayan hazin çığlıklarım sela makamında.
Haydi, sevgili al abdestini, gel de kıl,
Ölen aşkının cenaze namazını,
İhanetinin niyetine.
Siyah bir kefen koydum çeyiz sandığıma.
Bir de bana hediye ettiğin firuze kolye,
Ne çok yakışacak kefenim boynuna.
Aşkına tövbe ettiğim son şahadetimde,
Yürek kafesinde sakladığım aşk güvercinlerim.
Safları sıklaştırdı gökyüzünde,
İmamın sesiyle.
Çerağlar mı söndü gök/yüzünde anne!
Neden göremiyorum seni.
Kollarım, kollarımı kaldıramıyorum
Anne bir ağırlık var üzerimde,
Neden dar/aldın, yatağımı böyle tabut şeklinde.
Bu ahlar bu feryat-ı figanlar, bu sesler karanlık,
Çok karanlık yoksa ben öldümmü anne!
Üzerime toprak atıyorlar.
İnsana ar/tar, toprak at/maz dedikleri bu mu anne.
Fatihalar karışıyor ruhuma,Toprağıma!
Bir ağırlık var sol yanımda,
Ben ölüyüm artık anne!
Zaman sende kaldığım tüm zamanlar gene . İstanbul