7
Yorum
3
Beğeni
4,9
Puan
1933
Okunma

Özlem perdesini aralarken gecenin ayazı
Karaya çalan gök darağacı oluyor
Akrep ve yelkovan İnci’yi okumaya başladılar
İn/cin Paskalya gecesini hazırlandı
Ölü bir şehir
Ve
Havarilerin Tengrinin merhamet yağmuru dileniyor
Siyah ezerken gümüş pulları
Kırık dökük hayaller kelama sarılıp
Satır aralarına seriyor
tek, tek
Yokluğunun yoksulluğu bir hançer gibi saplanırken sol yanıma
Sensizliğin sessiz çığlıklarını soluyor senli cümleler
Beyaz bir güvercini salıverip
Irakları aşındıran kelimelerin diyarına
hecelerim, her bir vuruşta can alıcı oklarını vururken
Haliç’te kanayan dudaklarımı yıkıyorum zemzemde
Yıkasam da
Şakaklarımdan sızan acıların iz düşümünde
Hangi zekat hilâl- amberlik eder cancağızım ?
Saat hiçlik girdabında durmuş.
Her şey sana prangalı
Her mahlukat aşka ram olurken
Ayak uçlarıma düşen tuzlu sular
Beton duvarlarda ism- nâzımı renkli bir kalemde gebe kaldı
Pervasızca yüzüme vuran özlem tebessümleri
Deli rüzgarlar siliyor kana bulanmış yürek dudaklarını
Olmuyor
Sensiz olmuyor işte iki gözüm.
Sesi kısılmış bir solistin dimağında üç harf ,tek hece
Yutkunuyor,
Acının tuza bulanmış yanııyla
Gözyaşları,
Göz bebeklerini uyutamıyor sensizliğin suskun sözcüklerinde
Ne vakit saçları okşasa rüzîgar,
Ilık Marmara nefesin zannediyor
Ne vakit Eminönü’nün koynunu serinleten meltem
kumsalda ayak izini deşeliyor
Senden bir parça,
Senden bir koku...
Ne zaman s(b)eni düşünsem
Hicrana boyanmış düşler
Anemas zindanını aşıp geliyor
Ellerim ellerine değdiğinde anda
Avuç içlerimin terini bırakacağım Marmara’ya
Kana kana içmek zemzem varlığındaki huzuru
Acımayacak yüreğim
Kaldırımları öpen dudaklarım vakfetmeyecek başını,
Canını.
Siliyorum Azrail’in sütbeyaz kanatlarındaki ecel gömleğine.
Suskunluk celladının ölüm fermanı kanlı ellerinde
Hicrana vurulmuş bir mahkum gibi arkama bakmıyorum
Şehr-i İstanbul’un karanlıklarında yürüyorum
Sürünüyorum.
Ve
Adressizliğim ;
Sürgün yemiş kırlangıç gibi köhne sokakta
İrin toplamış yamalı yüreğin teker teker ipini çözüyor zaman
Bulutların avuçlarında biriken gözyaşlarım(n)
Kum saatine akıyor,
Gidiyor.
Zaman değişiyor
Göçmen kuşlar pılını,pırtını alıyor gidiyor, uzaklara
Bir ben kalakalıyorum yokluğunun yoksulluğunda
Her seferde bir düş kırıntısının koynunda
Kirli çocuksu yüzüm
Vuslata meyilli yüreğimle
Aynalarda sen
Seviniyorum, bayram şekeri tadında
Pencereyi acıyorum
Senin kokun geliyor lodos’un ganimetlerinde
Fırlıyorum dışarıya yalın ayak
Buğulu bir sese çıkarken ağzımdan
Her defasında şükrediyorum
Yağmur, pencereme döverken
Ben sensizliğin mintanında ,
Islanan göz bebeklerimden asıyorum balkona yüreğimi
Şemsi bekliyorum
Gelip, kurutsun diye....
Senli cümlelerim dilimde saklı kalmayacak can özüm
Kangren olan içimdeki çocuk büyümeyecek avuç içlerimde
Yalancı baharlara aldanmayacak yüreğim(n)
Kuytu köşelerde karalamayacağım senli cümlelerimi
Yargısız infazlarda özleme sarılıp
Vuslat filizlerimiz çıkacak arsız yedi tepede
Âşk yükünü sırtlana beden
Yunus’un sofrasında iki âşıkı’ız
Sevda türküleri mırıldanan
Malekût aleminindeki melekler ağladığı bize
Vuslat bahçelerinde deli dolu dolaşan düşlerle
Yüreğim(n) Yakub’un sabrını giyinirken
Vuslat zamanını yaraladığı nemli duvarlarda bekliyorum seni cancağızım
Vakit tam sen olma vakti şehr-i İstanbul......................
gordion
01/07/2011
5.0
91% (10)
4.0
9% (1)