9
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1229
Okunma
temmuz’du
tam burada
buradaydık
yarma gövdeli incir ağacından biliyorum
isim çizmiştik üstüne
havuz yapılmış
silah çattığımız yere
kaç ayak ölçümü düşüyor ki ola
bir bedene...
işte tam şurada
gülüşüyorlar ya büyük bir masada
sol bacağıma sızının düştüğü yer
adımımın öylece kalakaldığı
ve çeliğin çirkefçe namussuzlaştığı
dar akşam yakın
taşınamaz gövdelerin ağırlaştığı
burası,işte burası...
kaç beşparmak dağı sığar ki bir göze
buradan bakılınca
kalmışlarımı yırtarken iğne yapraklılar
yeniden,yeniden yükleniyor sırtıma
ağırlığınca...
şu çocuğun top oynadığı yer var ya
bitlis’li onbaşının düştüğü tümsek
nar tanesi kusuyor halen
it yuvaları
yaklaştım yanına sürünerek
bir donmuş bakış kaldı yüreğimde
ömür boyu çekilecek...
ilk defa gördüm kemiğin yeşil olduğunu
kanın aceleci
uykunun ecele haberci
onbir kişiydik
düşerken birimiz
onbine yükseldik...
ingiliz yosmasının kalça kıvırdığı mekân
ne kadar dar dı
akşam üstümüze çullandığı zaman
son kuduruşlarıydı
biliyorlardı
çomak sokulmazdı güne
gene doğacaktı...
ne güzel fışkırıyor fiskiye inadına
engerek sesi gibi
oysa kaç bağır yanmıştı bir damlasına...
sen hiç el’e yapışan namlu gördün mü garson
gubaşığa gireken barutla temmuz
yahutta
hesapsız gelen bela
veya,yemyeşil bir kerbela...
şimdi söyle
nedir hesabımız
kulağıma de usulca
duymasın dostumuz
kim kimden alacaklıysa...
yaşayanlar
veresiye yaşayanlar
kasım
5.0
100% (9)