8
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1942
Okunma

hiçbir sözcük ism-i nâzımın kadar yer tutmadı ki yâr
iki dudağımın arasında sır acuna
alın yazgımı Marmaraya nikah kıldım gecenin en dar vaktinde
hicranın acılarını sırtlamış bir âşık
senli cümlenin yüklemiydi son durağım
mutluluklarımın gizli öznesiydin
hicrana prangalı deli dolu iki âşık
biz, bir yürek olduk seninle şehr-i İstanbul
Marmara’nın ayak uçlarındaki çakıl taşlarının arasında
Şems’in sıcaklığıyla doğmaya çalışan sarı papatyayayız cancağızım
zamansız uyandık zenân masalından
Yusuf’a boyalı cemalinde sevda çicekleri bahardan bir sandık belletik
kökleri bende saklı
gece ayazi tetiği çekim birer birer vurmaya niyetlenirken
pas tutmuş namlu şehr-i istanbul’a
biz ki
aşk yolculuğunda sırt sırta verdik seninle cancağızım
sırtlarımızı ördü kelebekteki kozalar
kıl gibi ipekle
işte o an esir düştüm sana şehr-i İstanbul
yenik düştüm aşka
senle ben ’ biz’ olduk varlık sayfasında
biz ki
seninle biz aynı cephede savaşan iki nefer
hicran, hep aramıza örülmüş hasret dikenli tellerine çeksede
dağlar devrilmişken omuzlarına,
vuslat düşmüşken şehr-i istanbul’a
gel diyorum sana cancağızım
kapıyı biraz araladım
Kız kulesinin bana verdiğin ne varsa tarih sayfasından zaman topluyor
bekletme ’bizi’ bekleyen yarınları
bekletme kapımızdaki sonsuzluğa çalan özlemleri
Yusuf’un kuyusunda öksüz kelebekler
her harfine ölümlerden ölüm beğendiğim şehr-i istanbul
ism-i nazımın lâl kızılı dudaklarıma mühürleyen âdem
hicrana çıkan tüm çıkmaz sokakları sil adres defterlerinden
geçmiş bakiyelerine düşme gayri
gözlerim, demir atsın Marmara
vuslat göz kırpıyorken durma gel cancağızım
hadi gel sevgili
ism-i nâzımınla başlayıp adımla noktalansın sevdan(m)
bitiremediğim senli cümlelerim kadar yalnız bırakma beni istiklal Caddesinde
durma kara peçeli geceye
durma hicrana
gel sadece
bırak!
sensizlik sensizliği gece üç-beş vardiyasındayken
Azrail diz çöksün şehr-i istanbul’un ayak dibine…
bırak!
günahların(m) dökülsün ellerimin gezindiği Eminönü Yeni caminin pervasına
kücük avuç içlerime gelsin güvercinlerin gagası
hadi gel cancağızım
biz ki kadavra bir rüyadan ibaret değiliz seninle
ötedeyiz düş sınırını geçtik çoktan şehr-i İstanbul
acıyı sırtlanıp deliler gibi kahkaha attık
hadi gel şehr-i istanbul
dudak kenarımdaki pas renkli kalemimin selâsını veriyor SultanAhmed
boylu boyuna uzantım beyaz duvaklı kağıda
daha fazla üfleme hicrana yakılmış kandilleri cansuyum
yokluğunu yoksulluğuna soyunsam da
ism-i nâzımını dudaklarıma mühürlediğim şehr-i istanbul
hadi geleyim izin ver bana
girdiğim kapıdan Azrail alsın, götürsün beni
ayak uçuma dolasın şizofren halimi
bırak maviliğin mapusluğum olsun
yüreğin(m) sonsuzluk girdabına girsin
hadi cancağızım
vakit fecr
kuştüyü rengine boyanırken kent
ben sana doğayım
daha fazla bekletme Galata kulesini
Yakup sabrında yamalı yüreğim
gel diyorum sana
gel ’beni’bana bırakma
bak kapıyı araladım gelmem(n) için
kapat tüm karaya çalınmış sözcüklerimi
ve gel iki gözüm hadi.
üşüyen
mora boyanmış dudaklarımı zemzemime sür şehr-i istanbul
ben
senim gayri
gordion
09/06/2011
5.0
100% (12)