7
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2243
Okunma

seviyorum seni yâr
Haliç gibi sana akıyorum
uçurumun kenarında bir solukluk yerde hicrana inat
şehr-i İstanbul’un deliverenlerine tutunuyorum
sımsıkı sarılıyorum coğrafyama vizesiz giren dikenlerine
aşk nedense daha güzel şehr-i istanbulda
rengarenk gökkuşağı
hüsnüyusufta
papatya
gelincikte senin Yusuf güzelliğinle temaşa ediyor gözlerim(n)
gece kara peçesiyle boğarken Boğaz’ı
gümüş pullar gülümsüyor maviliğinde
seni seviyorum
ve
seviliyorum cancağızım
Marmara’nın eteğinde göz bebeklerimin nikahını kıydı besbelli kısır döngü
içimdeki nazlı kız çocuğu gelin oldu maviliğine
hicrana sürgün martı
göğü kuran mühendise medd-ü senada
tuzlu sularım o kadar ıslatmıyor kirpiklerimi..
gözümün alabildiği her yerde bir ’sen’var
bir an gecenin ayazı hüküm kesse şehr-i İstanbulda
üşürsem hani
özlem yanığı düşlere dalıyorum kum saatin kaşifliğinde
Marmara da bestelenmiş sevda türkülerin heybeme katıyorum
yollarına çıkıyorum El Vedud’um
katığım
ekmeğim sen oluyorsun
sana koşuyor yüreğim dinlenmeden
gece, gözyaşların(m)la ıslanmış yollarda rehberliğe soyunuyor
öpüşüyor senli cümlelerim kalemimle artık
Moda koyuna gelen her kelebek ben
sahile vuran her bir mavi esinti yüreğime cancağızımı tasvir ediyorken
yokluğunun yoksulluğunda hangi zekat bana armağan
sensizliğin sessizliğinde kanayan dudaklarımda gelincikler yetiştiriyorum
lâl dilimde gümüş pullar konaklıyor
bendeniz ki
her nefesini şehr-i İstanbul dedim
her gülüşünün ki hayat biliyorum
seni seviyorum
ve
seviliyorum cancağızım
beyaz duvaklı kağıtta kelimeler bir bir darağacına giderken
anlamlarını soyunuyorlar
duvarı aşan bin asma gibi sende var oluyorum
hicran, emziğini yitirmiş bir bebeğe büründü bizim geçtiğimiz sahillerde
gece ayazı devrederken ılık bir melteme
mekan mesken biliyorum avuç içlerini
kalemim Yasin sessizliğini bürünmüyor
doğan Şems, hicranın vebasından kurtuldu
yamalı yüreğim irin toplamıyor
üşümüyor küçük avuçlarım
titrek ellerim artık kaleme yapışırken
her satır şehr-i İstanbul’a akıyor senli cümlelerim
her harf ’sen’ derken
ve dar-ı acun seninle daha da güzel oluyor cancağızım
seni seviyorum
ve
seviliyorum
odadaki kırık ayna
hüzzam şarkılar bile maviliğini anlatıyor iken
ben nasıl kayıtsız kalırım sana yâr
hicran yok artık
sümbül-i bulutlar kulaklarıma vuslat nağmeleri fısıldıyor
rahmetli suyun
her düştüğü yerde bir vuslat filizi çıkmakta
kırıyorum pas tutmuş hicran zincirlerini sonsuzluk girdabında
hiçliğimi vaftizlemişken bir papaz
af kağıdı almıyorum geçmişten
yokluğunun yoksulluğu yitik bir savaşçıya bürünüyor tarih kokan rafta
her sayfa da sen başkahraman
her bir satırda aşkın bir gülüşü çizili yâr
hen noktalama işareti yarına iz bırakırken
’seni seviyorum ’demek geliyor avaz avaz
aldığın(m) her nefeste şehr-i istanbul’un cemali aydınlanıyor
akrep ve yelkovan sana akıyor fütursuzca
Bab-ı Hümayunu önündeki çeşmede vuslatı kana kana içiyorum
sen varsın cancağızım
bir soluk kadar yakınsın cansuyum
şehr-i istanbul yüreğime dolmuş, taşmış
sen ise gözlerimde tuzlu suların azizliğinde Marmaradasın
seni seviyorum cancağızım
gordion
08/06/2011
5.0
100% (9)