4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1311
Okunma

hayra yormuşlar yine
dökülmüş yapraklara sarılan lehçemi
demişler
derin çayırlar biçiyor gizlice
başka dağların eteklerinde
deseydin
otuz yıldır tanırım bu fakiri
bilirim, gidebileceği menzili
hâlâ dumanlıdır harlıdır içi
doludur gözleri
tanırım bu düdüklü tencereyi
arada boşaltır içini...
asillere biçilmiş kıyafettir nedamet
unutma küstüm çiçeği
sen altın değildin aslında
içimden ben bulamıştım o sureti
ganimet diye kaçırdığın sadece gölgen!
bir eylül vaktiydi habersiz azlimin
aciz tabureden o tahta ben atadım seni
derilerinden yontup, kökünden almıştım zaten o ilgiyi
şimdi hercai kuşlar uçurman nedir ki
ister üzül ister kız sevgili
ikimiz de biliyoruz
bir mücevher gölgesinin esas ederini/değerini!
yorma kendini
uzattığım dile tükürmen acıtmaz canımı
ki; muteber bir lisanla kuşanmıştım kollarımı
o vakitler, vazgeçilemez mevsimlerdi
tükenmez boyalı kırmızı dudaklar vardı o vakit!
dünya yere değmeden atlamayacak ayaklar!
inanmıştım demek ki!
bir zaman değil, tüm zamanlara almıştım
şimdi lenslerle aldatmış olması neyi değiştitir
o kendini bilmez gözlerin
neyi ifadedir bu şeytan taşlamaları
hatırlatırım
sağlam bir duvardan aşılamıştım
elimdeki bu çürük sıvaları
-sözümona-
s/ağlama almıştım da
dayamıştım sırtımı
olabilir
yanılmışım...
sevda;
güzel sözlerde çok afili çok cicidir nihayeti
ama yüreğin içine üflendi mi
işte o zaman belli olur mahiyeti!
ya destanlar yazılır ağırlığınca
ya uçuverir sen gibi!..
Artık ayakların yere değsin ey sevgili!..
/...azce düşen kirpikler kadar acıtmaz aşkta hakkaniyet kesiği
değirmenin ekmeğe katılmayan unudur o sevda dedikleri.../
ToprağınSesi
.
5.0
100% (5)