6
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2606
Okunma

Nisan yağmurları kopardı
dudaklarımdan yokluğunu
sana geliyorum cancağızım
faili meçhul bir cinayetin tek sanığı
gece karası gözlerin
rüzigâr oynaşırken saçlarını
eskittim hiçliğimi
kör topal satırlarında buldum kendimi
ruhum
hicranın kıl gibi siyah gömleğini geçirdi
kum saatinin gölgesinde
sana ait bir şeyler aradı sabah ezanına kadar.
köşe bucak özlem yanığı düşlerimi aradım
yüreğimi yalpalayan ılık bir meltemin koynunda.
bir iz varmışcasına seni sordum
hicranın hükümsüz bulutlarına
sence her gece hicranın ayazlarına kafa tutabilir miyim cancağızım ?
gülümseyen gece karası gözlerini sordum dar-ı acunuma
elvan elvan kokan çiçekler soldu teker teker..
seni sordum beni senden alan sarı yekpareli takvim kağıtlarına
eskimiş kaldırımlarında senin izin diye
her taşın altında bana bırakılmış bir anı aradım durdum..
sana dair tek bir şey bulamadan hicranın esiri olmak
Biliyordu küçük kız her gün arayıp
her defasında bulamasa da inatla
maviliğini arayacağına
yokluğunda
her gece vuslata harf harf ölüme susup
sensizliğe doğan her günde
senin izini aramak
nefes aldığım her taşın sen kokan gölgesinde…
her gün bir önceki günden daha azimli olacak
özlemin ince tülbentten savrulmuş tuzun
kanayan yaralarıma inat
bana aşkı sen öğretmiştin.
gönül payıma düşen hüzne inat
dudaklarımdan etrafa yayılan gülüşlerle
sevdaya gülümsememi sen söylemiştin.
ben sana dair hiçbir şeyi unutmadım cancağızım
anılar
tozlanmış siyah- beyaz bir filmin karelerinde gezinse de
ben seninle yaşanmış hiçbir anıyı sensizliğe vakfetmedim ki can özüm
yağmur taneleri mavi halıdan tel tel toprağa süzülürken
kör yangınlarım bile küllenmedi
maviliğinde serinlediğinde
yazgımın
hicranın soğuk avuç içlerinde gezindiğini hiçbir zaman unutmadım ki cancağızım.
’ölümsüz aşk’ diye nakışladım adını sol yanıma
kalemimin bağrından susturulmuş senli cümleler bırakıp
avaz avaz yüreğimize susabilseydik
maviliğinin durgun sularında..
Ey vefalı yâr
seni en çok akşam vakti aradım
kalabalığın koynundaki sokaklarda
elini eteğini çekip suskunluğa büründüğü vakit
perde perde kanayıp durdu
sana gecikmişliğim.
aldığım her nefes gözlerimde sana nemliyordu cancağızım
çalan her telefonda sesin
vurulan her kapının ardında sen olmalıydın…
döndüğüm her sokak başında gözlerinle karşılaşmalı
gördüğüm her kabus sonrası korkularımı
sen unutturmalıydın bana can sızım…
uykudan senin sesinle uyanmalı
göz pınarlarım özlem tuzları yaydıkça buğday coğrafyama
gece karası gözlerinle sen kurutmalıydın oysa
Ay’ın ondördüne gülüşün düşerken
beton duvarlara sevda türküleri dökülüyor
şimdi
gözbebeklerim kanıyor yokluğunda
kimi zaman dağlardan kopup gelen bir “ sel “ gibi
bentleri aşıp hiçliğime taştım.
kimi zaman da sarı yekpareli takvimden düşüp solan” gün”düm cancağızım
camlarına vuran nisan yağmuru olup aksam ayak ucuna
nefesine sürgülenmiş can olamadım sana
tek bir kelime etme!
sus ve ağlama ne olur.
dinle beni mavi"m.
bırak aşk seceremiz hicran işlensin
Yusuf"un kuyularından mezarlar kazılsın..
aşktan öte tek bir silahımız mı var cancağızım?
bak ben bıraktığın yerde
yüreğinin en derin yerinde seninleyim yâr
yüreğinden öteye gitmedim ki cancağızım
duyuyor musun Marmara"nın sesini ?
Issız Eminönüne sahiline vurarken dalga
türkü türkü vuslatı çağırıyor her notası
morg kesen ellerini uzat bana cancağızım
yalın ayak gezinelim dalgaların arasında.
köpüğü kirlenmemiş denizin bak
hala berrak
Mavi düş kelebeğinin sırtına vuslat yazılırken
ben sana geliyorum can özüm
cancağızım
11/04/2011
gordion
5.0
100% (8)