2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1286
Okunma
Ekim mevsimi gelmiş, köylü el ele vermiş
Toprak altüst edilip, nakış gibi işlenmiş.
Temel koşmuş çapaya, tohum atmış tarlaya
Kaptırmamış tek dane, börtü böcek kargaya.
Günlerce çabalamış, mısırları kollamış
Filizler göverdikçe, koltukları kabarmış.
Güzel gitmiş havalar, keyfe gelmiş uşaklar
Güneşi görüp sinmiş, yağmur yüklü bulutlar.
Temel’i korku sarmış, eli havada kalmış
Gece gündüz demeden, yaratana yalvarmış.
“Esirgeme rahmetin, yüzü gülsün ümmetin
Kurursa bunca ürün, ne eder şu Temel’in.”
Tamamlatmaz sözünü, yıkar yüzün gözünü
Dibi delinir göğün, yutar onca özünü.
Önüne katar alır, geride balçık kalır
Ne yapsın garip Temel, batağa bakakalır.
Yağmur rüzgâr hız kesmez, gürlemeler tükenmez
Yıldırımlar şimşekler, ardı arkası gelmez.
“Hikmetin sual olmaz, vermezsen kulun doymaz,
Gülme sakın halime, buradan ekmek çıkmaz.
Ettin kulunu garip, malımı sele katıp
Bakarsın ha şimdide, gökten çakmağı çakıp.”
5.0
100% (2)