Sıladan hal hatır sorarsın diye
Şöyle göz gezdirdim olan her şeye
Hizmette sınır yok ağaya beye
İşler düzeldikçe azdı vatandaş
Adamlık zor ise tozdu vatandaş

Yollar şose idi asfalt döktüler
Ortasına akasyalar diktiler
Eski çınarları kökten söktüler
Her çukur oldu ki çocuk mezarı
İş buldu diyecek tüm işgüzarı

Evlerde kitaplık okuyan olmaz
Kışlar yaza vurdu yeşillik solmaz
Gelin ayrı ener yanında kalmaz
Ataya hizmet mi o ezel imiş
Meğer geçen günler ne gözel imiş

Atlasta esen yel yangına çare
Ucu yanık mektup salınmaz yâre
Kendimize uydu tınmaz idare
Baksada görmezler dertlerimizi
Harabe eyledik yurtlarımızı

Hani yeşil idi Afşin’in adı
Suları kurudu yok eski tadı
Hurman gelecekmiş söylüyor kadı
Gümanımız başka bahara kaldı
Gür çıkmaz cevizler boyu alçaldı

Ne bağları kaldı ne bülbül öter
Ne nevruz açıyor ne sümbül biter
Kekliğe tavşana dediler yeter
Sinek avlar şimdi avcularımız
Karışmaz suç saymaz savcularımız

Hanı un bulgurla tamamdı geçim
Ekmek vaddedilir her gelen seçim
Çoban aşı çekti düşündüm içim
Sofra başı bağdaş yufkayla sokum
İlaç sofralara gelmiyor zıkım

Hormonla beslenir eti meyvesi
Kısıldı çıkmıyor garibin sesi
Sorsan şikâyetçi halkın hepisi
Gel görki çareyi çaresiz bulur
Modaya uyulur cehalet kalır

Görünmez dumandan dağların başı
Otuzu geçiyor bacanın yaşı
Ölümle yapılır geçim savaşı
Ya kanser ya kaza kader diyorlar
Nimete külfet bu kadar diyorlar

Eshab-ı-kehf bütçemizden pay aldı
Onarıldı eksik dersen az kaldı
Kanallarda Kıtmir’imiz nam saldı
Geceleri zikir sesleri deler
Yer seçimi Afşin dünyayı eler

Cehaleti ilim ile yenecek
Okuyorlar gençlerimiz dönecek
Barajlarla bu bacalar sönecek
Rüzgârımız santraller bekliyor
Yanlışlar mı yeni baca ekliyor

Kalenderle dertlerimiz dillenir
Emlenmiyor yaralarım ellenir
Ümidimdir bağlar yine güllenir
Dağlarımız orman olur şenlenir
Büyüklerce dertlerimiz dinlenir

17. 03. 2011

Haşim Kalender