35
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2394
Okunma

TOPRAĞIN HİKAYESİ
dilinden düşen
umutla semaya baktı / toprak
pırıl pırıldı hava
şıkır şıkır olan cinsinden
tıpkı kıymetli bir mücevher
oysa toprak sıkıntılı
toprak gergin
sanki kısır gelin gibi
şöyle bir hışımla gerinse
çatır çatır çatlayacaktı kurak yüzü
ah !... nerede kalmıştı eski kışlar
baktığında beyaz küçük perilerin dansından
başı dönerdi toprağın
bembeyaz gelinlik giyerdi sanki
kış boyunca kıpır kıpır olurdu
her bir zerresi
sanki koca göbekli , koca memeli
bereket timsali
Kıbele’yi andırırdı
baharda yediveren gülleri gibi serpilirdi
doğanın tüm renklerini çizerdi
bronz tenine
top top çiçekler açtırırdı
bahar dallarında
karıncalar daha bir keyifli
kuşlar daha bir civelek
sarışın başaklar
ılık rüzgârın koynunda
sevişen körpe kızlar kadar heyecanlı
her bir kuytuda koklaşan gençler
ah nasıl da mutlu !
tüm bunlardan toprak
şimdilerde bir damla suya muhtaç
guruldayan aç bedenine kızgın
tekrar gökyüzünün berrak yüzüne
baktı toprak
soğuk işledikçe çorak bedenine
kuru ayaza okkalı bir küfür salladı
sonra soğuktan donmuş
bağrına düşen serçeyi
titreyen elleriyle ana şefkatinde sardı
geçen günlerin hızına kırılgan
soğuk yüzüyle ışığını çatlak bedenine
üfleyen güneşe öfkeli
yine de “gülümsemeliyim” diye
derin bir iç çekti toprak
tüm umudunu nisan yağmurlarına saklayarak…
ayşe uçar
24/11/2010