4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1948
Okunma

"Büyüyemeyen Büyüklere Bir Tuhaf Masal"
Rumîya
Sene bilmem kaç…
Zengin bir ülke değildi burası
Ama pek fakirde sayılmazdı.
Büyük bir savaşı ardında bırakmışlar ve
Her şeye yeniden başlamak zorunda kalmışlardı.
Savaş öncesi…
Mütevazı evleri, çiçekli bahçeleri,
Bereketli tarlaları, kocaman ovaları,
Yücelerden yüce dağlarıyla
Dereleri, çayları, akarsuları
Kocabaş sürülerini kapıp
Götürecek kadar coşkun akan nehirleri vardı.
Artardı eksilmezdi, taşardı ama dökülmezdi
Rumîya’nın halkı değil nâ-merde
Merde bile muhtaç olmadan yaşarlardı
Diğer ülkenin halkları, duyar kıskanırlardı
Hele gelip görenler şaşar kalırlardı…
Şaşmayın sizde
Diyeceklerim var daha
Göl var mı diye merak edenlere diyorum
Ne göller vardı hem, tuz çıkanı da vardı
Yedisi bir yerde mücevher gibi
Yeryüzünü süsleyeni de.
Hele hele One gölü vardı ki
Üstünde ne kadırgalar sefer ederdi de
Denizler bile kıskanırdı, bitmedi daha
Üç tanede denizi vardı diyâr-ı Rumîya’nın
Havası da pek güzeldi,
Pınarlarından âb-ı hayat akardı
Ömür zahmetsiz geçerdi…
Çiçekleri, sebzeleri ve meyveleri
En çokta zeytin ağaçları
Envai çeşit hayvanların
Memelerinden damlardı sütleri...
Her şey güzel giderken, gün gelmiş
Bu güzelim ülkede yaşayan
Yetmiş iki milletin seçme insanları
Suda yaşayıp sudan bi-hâber
Câhil balık sürüleri misâli
Pek bilememişler bu nimetlerin kadrini…
Olanlar olmuş işte, işler karışıvermiş
Kadınları câhil kalmış önce Rumîya’nın
Hâl böyle olunca erkeklerinde artık
İlim irfandan eser mi kalır? Zor elbet…
Fitne fücur kaynamış
Kılıcını bıçağını kapan isyana kalkmış
Eee fırsat bu fırsat düşman uyur mu?
Başlarında Bedünya’nın açgözlü kralı
Toplanmış hemen Rumîya’nın düşmanları
Toplanmasına toplanmışlar ama
Sefer için çok para lazımmış
Yetmemiş bütçeleri…
Dünya kurulalı beri
Hem gizli hem aşikâr
Servet biriktiren yalancı
Ama çokta zeki insanların
Bir arada olduğu Pesliya cemaatinden
Yardım istemeye kadar vermişler.
Hayrına değil hem faiz alarak
Hem de yenidünya da yönetime ortak olmak şartıyla
Üstüne birde ne ticaretlerine nede özel yaşantılarına
Asla karışılmamasını garanti altına alarak
Uzun lafın kıssası bir taşla iki yüz kuş vurarak
Kabul etmiş cemaat istedikleri parayı vermeyi…
Kasa kasa, sandık sandık, çuval çuval,
Servet akmış ertesi sabah Bedünya’ya.
Çizmiya, Pariya, Pilivya, Raşland ve Megolaya
Tüm azgın, arsız ve açgözlü askerleriyle
Saldırmışlar, olanca kıskançlıkları ve
Nefretleriyle talan etmişler
Güzelim Rumîya’yı…
Yıllardır beraber yaşayan yetmiş iki millet
Yetmiş iki bin bahane ile girmiş birbirine
Asırlardır dost sandıkları Karaya ülkesi bile
Sırtını dönmüş Rumîya’ya, zor günlerinde…
İşte, işte bu yüzden, fakir kalmış ülke
Padişahları çaresiz, halkı perişan
Yılmamışlar yine de, son umut
Çoluk çocuk, kadın erkek
Direnmişler, ne de olsa asil bir millet
Hürriyet en büyük emelleri, kurmuşlar devletlerini
Bir kez daha dünyanın hayranlığını kazanmışlar…
Gerçi o güzelim toprakların
Bahçelerin, bağların, ovaların, dağların
Derelerin, nehirlerin, göllerin, denizlerin
Köylerin ve şehirlerin kaybetmişler pek çoğunu ya
Ama olsundu. Buna da şükürdü.
Az ile yetinmeyi bilirdi Rumîya halkı…
Yarım asrı sonra…
Bugün
(devam edecek)