şeyda
asi rüzgârsın sen şeyda renkli kadın
eteğinde hıçkıran çocuklar
dört duvar ortada sen
öfken közde dövülen demir
aşkı her gece gömdüğün yerden çıkarıp
göz yaşlarınla yıkarsın
sabaha üstüne bıçak koyup
kefensiz duasız namazsız denizlere atarsın
yürürsün arkanda ekmek kırıntıları
hansel aşk bulur seni mutlaka
anne gibi sıcak
kadın gibi aşk
ölüm gibi ağıtsın şeyda
mehveş
psikoz türküler dilinde mehveş
ne yana dönsen ağıt dolu kâhırlar
heveslerini çocukken gömdün dut ağacının dibine
sevgiden kolların her yere uzanırken kırıldı
beş taş oynarken anne
daha gelinken babaanne oldun
anlaşılmadı sözlerin sen ağlarken
gözlüklerine toz sür görme dünyayı
limon
limon gibi kadın derlerdi sana ne demekse
ekşi miydin yoksa
olur olmaz gülmezdin
gülene de kızardın
sen inadına anneydin
bakınca ağlardı annesizler
üç zümrüt senin eserin
günahsız derlerdi bazen
hâşâ peygamber değilsin
helezona bakar gibi baktıkça sana
içindeki simsiyah kadının gözlerinden
bakıyorum bende dünyaya
yalın ayak ağlayan kız çocuğu var kanınızda...
Edebiyat defteri yönetimine,seçici kurula ve okuyan herkese
şükranlarımı,saygılarımı ve
sevgilerimi sunuyorum...
ne yana dönsen ağıt dolu kâhırlar
heveslerini çocukken gömdün dut ağacının dibine
sevgiden kolların her yere uzanırken kırıldı
beş taş oynarken anne
daha gelinken babaanne oldun
anlaşılmadı sözlerin sen ağlarken
gözlüklerine toz sür görme dünyayı
Tatlı, pürüssüz, akıp giden bir söyleyiş biçimi...
Oldukça iyiydi ve şiirdi...
Nilay ÖZER'in 'Babam İçin Sonsuz' şiirini hatırladım bu şiiri okurken...
Saygıyla...