8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1249
Okunma

Dolaştım dağlarını, görmedim ne gül, süsen ;
Zihni ! De kulağıma; nerde gördün gülü sen ?
Mekke’de, Mısır’da mı, Akka’da, Hopa’da mı,
Trabzon, Karaağaç, Edirne kapı’da mı ?
Bakıp da güldü nadan, taşralı kılığına ;
Hangi baş dönmesiyle, gül düştü soluğuna?
Senin muhatapların, hem çirkef, hem de dönek;
Oysa asıp kuruttuk, cemini hevenk hevenk...
"Burada kral benim, demedin alem buysa!",
İstanbulin giyerek kıvırtmak vardı oysa!
Geçti diye devranın, okunmaz mı kitabın ?
Düşerken ağlarına bir edepsiz Arap’ın...
Hangi sebepten sevdin ölesiye Bayburt’u ;
Sen mi kurtaracaktın viran olan bir yurdu ?
Bir bozkır sabahında şad edip gönülleri ;
Dike dike yürürken hayalin de gülleri...
Tam kızardığı gündü gamzelerde lalenin,
Üzerinden geçerek ateş denizlerinin...
Yad ele gider diye, söyleşmedin Çoruh’la,
Beni de biraz sarssan seni dirilten ruhla !
Dudağın buz keserken, dilin ateşe değdi !
Görmüş ve anlamıştın, viran olmak ne idi?..
Gam dağına yaslarken başımı ağır ağır,
Derin bir sessizlik var; yer sağır, gökler sağır!
Seni de dehre salan, bu kışlar, bu yazlar mı ;
Desem, değişen yoktur; kemiklerin sızlar mı?
Hayrettin YAZICI