//siyah beyaz bir estetikle katmerleşen
elim bir muammaydı
nasıl ki eriyen dehşetin gözbebeklerine
el yordamıyla yerleşti meşk
işte
öyle bir nirvana hikâye ile ’L’Avventura’..
kusursuz kadın yanın
takvanla işbirliği yaparak
aşk’ı bir militan gibi korur//


yüzünde konuşlanan
bir çift yeşil deniz uyuyor
üstünde
süslü yelkenlilerin selâmlaştığı her yosunla
umut şilepleri ile beraber el sallıyor
dolu dizgin
engin sevgilere rotalı
aşk’a ve barışla hınca hınç dolu anbarlarıyla
sanki yetim çocuklara
oyuncaklar taşıyor..


tabiâtın saadetinden fışkırınca billur çağlayanlar
mübâlâğasız söylemlerde hayat öylece
öpülesi ellerinde anlam buluyor..
başucundan durulaşan
tatlı bir pınar suyunda yıkanır pepuk kuşu
soylu bedeninden göveren gökkuşağı kadar renkli
nurdan öykülere yeminli rivayetlerin t/adında
kucağında söndürürsün poyrazı da
kelebekler ağlaşır bembeyaz kanadında


sana bakan karanlık sokakları
bir daha yakabilmenin sefaletinde
kaç neron sancılanıp şafaklanıyor
bilmiyorum
kaç bakış eridi kudretinde
ve
saçlarının kızılında
bir nebze soluklanmak niyetinde
salyasını savuran
bozuk akortlu zibidilerin seslerinde bile
duvarına çarpıp düşen
intihar kuşları tanıyorum


tebessümün uzadıkça akdeniz’in uzak yakasından
şebnemler eğer başını kıskancından
özverinden
öyle bir hümanist gönül düşer ki
sorma hiç..
yıldızlar söner sıcağından
ah..
güneşe yalaz saçları müjdeli çağan
sen ki..
ılık bir dağrüzgarının adısın
sen ki..
gönlünü yüzüne teğellemiş
başka bir nevbaharın t/adısın



Faruk Civelek