5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1830
Okunma

Merhaba demeden,
Derdimi döküpte paylaşacaktım...
Edebiyat sokağında şairler sitesinde samur kaşlı bir yoldaş
Hiç düşünmeden kalbinin en iyi kısmını vermişti bana
O hiç bilmezdi onun şiir tozunla yasadığımı
Toza yetinen zaman, bilirim payım bu kadar
Söylencem sen ki bir sözdüşüydün erenlere ulaşan
Bırak vahiminde tümceni
Kopar göğsünden bir kopça, daha
Yüreğim! Yerleştir başını iki diz kapağına
Rahminde beynin ben doğum sancısıyım
Ruhumsa kapısını gökyüzüne dayar yüreği ay ışığına ayarlar
Soyunuyor gökyüzü maviliğinden
Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer
Ben onun şiirini yazmak isterdim
Tutunduğum her mısrada tırnaklarım kaldı
Göçebe yürek durul artık
Sazlı zamanlar
Âşıklar nefes nefes aşk çekerek Mevla’ya
Dem dem gönülleri har vurup harman savururlar
Tozu dumana katarak
Onlar ki, fikirlerde özgür insanlar
Sana yemin ederim bana sahici geldi
Kendime bir güzellik ettim
Edebiyat tozdan gözüme sürme çektim
Dumandan tütsü yaptım
Soracaktım şairden şiiri soracaktım muharriri
Bırak fikri, zikri yont kalemi yazacaksan şiir yaz dedi
Biz o fitne fücur etrafında dönüp dolaşır âdeta atlayarak geçeriz
O hayata tercihe böyle yürür gideriz, bir şiirin peşinden
Ben artık ne şair ne muharriri aradım
Şiir ruhlu bir adam elinde saz sapıverdi önümden dönemece
Uzattım elimi
Bol gamzeli yüzenden siyah zülfünü kaldırdı
Gamzelerine sığındı toy yanım
Ne teşekkür eder ne de teşekkür bekler
Yürekliliğidir demek istediğim
Sakin kalkan kaşı gözünle işbirliği ediyor öfke mi naz mı ki çözemedim
Şiiri yazan olur da soran olmaz mı?
Yüzümde hatırşinas mimikler
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür şair!
Edebiyat edebini buruşturdum göğsümde sen onu devşirsen
Ben huysuz gönlüme indirsem kepenk
Ne güneş görsün ne güneşe görünsün
Böyle bir tuhafım işte
Beklediğime değmiş gibi
O ne biçim mestti öyle, hem ilk hem sonmuş gibi
En güzeli oymuş gibi
Saz meclisinde bu akşamüstü her aşkı çırpıştıran bir tufan
Oh ne keyif işreti
Kıskanç bir ihtiras vurur alnım şakaklarına
Şiir dili ayarın ölçeğinde nasıl şaha kalkıyor?
Dedim!
Ah, bilmem nasıl tarif etmeli
Mozayık desenli seyir defteri
Malzeme şair, terzi duyular, mavi giyinik bu diyarlar
Bütün duyular şahısların hisleri tılsımlı kılıç
Hissiselimi güçlü bir şair gönlünde ne ola ki şiirden başka
Her şairin gönlü çiçek tarlası ayarında bir kıymeti taşıyan
Ne kırağı dağlar kalbini ne esef susturur yüreğini
Bülbülü söyleten gül çelengi gibidir
Altıncı duyu altı kere süzülür altı duyudan geçer dane dane gönül tasına
Kimi aşkı içer kime melal
Yüreğin erkeği dişisi yoktur!
Mevla’dan gönül ister
Zamanın dibinden gülümser üstüne meşk eder
Göğün koyunda şiir mutlu bir düşteymiş gibi
Üryan bulutların hortumları su yüklü
Yüzünden çisil çisil damlayan ezgi
Şair ruhu doğada dolaşırken bereketli bir rahmet gibi
Arşın kubbesi üstünde parçalanmış güneşi
Yüklü bulutlardan rahmet sağan duyular
Yürek imbiğinden ezgiler emer bereketlenir
Şiirleri eğirir gecenin saçlarından
Vav! şeklinde
Hiç değilse merakından bir şey sor!
(Vav!) diyorum, acılarımı anlatmamak için
Can yakar acılarımı duymayın
Kapanmaz yaralar açarım
O ne biçim deyiş öyle
Adını biliyor muyum?
Yıldızları ayağına sereyim
Demem o ki
Nefesten yumuşak tenimde yatan bir bıçak
İçin oyar ebediyet boyu
Bir gün elden bırakırsam ben sazı gözümün bebeği ömrüm
Sazsız neylerim ben seni
Affet senden habersiz verirsem bu kutsi emaneti
Söyleyin de öldüğüm vakit cenazemi kılmasın şiir
Bırakın naşımı edebiyat sokağından bir adım yol ileri
Yüreğim nereye!
Dedi ki
Geçip de karşına soran olmaz mı?
Kim ne kadar layık onun kadar
İnsan hissini israf etmemeli
Kendimden söz edecek söz bulamadım
İçimde homurtular titrek parmağımla kendi kendimi yedim bitirdim
Ey acının binbir başlı ( vav) hali
Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin
Çare der ki duyguluyla duygusuzu ayrıştıralı çok oldu
Uğrayıver Pusatsız yüreğime
Üryan yatarım karanlığı dulda tutarım
Aşkım şiir, ocağım şair, dilim kalem
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir
Yalınlık bende kal, gerisi umurumda değil
Boynumun borcu bu
Edeptir söylemesi, o tozu yutanların yanında ben bir toz zerreciğiyim
Benim gibi toy biri şiirden dem vurması nasıl mümkün olur ki
Edebiyat ağacı dalını sallar gibi salladığı benmişim meğer
Kaç kent, kaç şair, kaç şiir mola verir bende!
Yaşam hep böyle uyarır bizi
Diyor ki içim
Ölürsem yıkamadan gömün ki
Gözüme sürme edindiğim toz bedenimden ayrılmasın
Yalnız, anam gibi, hem kalem ağlasın hem şiir
KAYIP YALDIZ
5.0
100% (2)