Sancının o buruk tadı dudağımda dillenirken
Anlamsız kelimeler düşüyor benden sana, senden bana yalın ayak koşuşmalar.

...

Yâr!
Yâr dedim de, bu kent sığdıramam diyor hürriyeti
Tek düzeliğin becerilmiş mutsuzlukları peydahlıyor her gün
Dokunsam yeniden sensizliğe kapanacak solgun dudaklarım
Ol desen, olacağım.

Kirpiğine sokulmuş gözyaşlarımın mezbahası olan gün
Soluk aldıkça kurban verecek kalp atışlarıma.
Tik tak, tik tak...
Darağacına asılmış ilk piç ben kalacağım yarının bacak arasına
Ve aynaya baktığım her gün için lânetler yağdıracak Tanrı dudaklarıma
Biliyorum...

/ Aslım olan Elâ’ya /

Ciğerimde beş para etmez itin leşi
Akbabalar salındıkça ölüm oturuyor göğsümün ucuna
Tabutlar kalkıyor, meskûn lağım kokulu sokağımızdan.
Yalnızlığım, gecemin piç yangını
İlk nefes dolanmadan parmaklarıma çullanıyor düşünceler
Ve düşünceler en çok küfrettiğim acım kalıyor yarınıma.

Jilet kesiği umutlar büyütüyor korkularım
Ve kızıma yaşlar biriktiriyorum kalp kapakçığımda.
Sağ elim bolca Elâ, solum senden bana kalan içli bir yara
Uyusam, daha büyümeden öleceğim zili çalan saatin duvar yansımalarında.

Tik tak, tik tak...