4
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1520
Okunma

Kahreden, aptalca bir kuruntunun büyük kadınları gibisin sen
Avucun toprağa dokunsa gök yarılacak
Ağlayacak bulut yüzlü hüzünler.
Hüzün yağdıkça sokulacak nefesine ihanet
İhanet ki büyüdüğünü anladığım en büyük ahmaklığın.
Kaç kez büyür ki insan?
Belki başka dillerde dökülecek yüzün
Saç teline sokulan meleklerin umudu bile temizlemeyecek dualarını.
Sahi, sana ayrı dillerde öpüşmeyi öğretti mi Tanrı’lar?
Ya da diline gem vuran o saçma varsayımları hüznüne döküp
Tan ağarana dek yeni bedenlerin ütopyasına dokundun mu?
O çelimsiz, o virane kılan şehir eşkiyalarının damağında demlenirken hayat
Ört dedim yüzünü, dudaklarını sık duvarlar gibi ör
Düşerken dudaklarından ağlak kadın portleri
İçinde bin küfür, üflesen yerle bir olacak
Ve yeni binalar dikilecek her gecenin kahreden yoksulluğunda.
Daha çok ağlayan çocuklar dökülecek hüznüne
Hepsinde ayrı bir sen, ayrı bir yitirilmişlik dokunacak pencerene.
Mavi soluyacak eskimiş hikâye başlangıçları
Sen öl dedikçe, çoğalacak.
Ağlak çocuk kahkahaları doğuracak günce
Yazdıkça, eskiyecek.
Eskizine ters düşen sokak çığlıkları düşerken avuç içlerine
Gri bir kent resmedecek doğum sancıların.
Sahi, bu kaçıncı düşük böyle
Her gün elâ gözlü çocukları tüketiyor.
5.0
100% (5)