21
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2346
Okunma

Ne kadar zaman geçti üstünden
Unuttum…
Yarım yamalak uykumu
Serin bir çardak kahvaltısına teslim etmeyeli
Zaman sanki rüzgâr kanatlı atlar gibi geçti
Ömür kalyonlarımdan
Bu nasıl bir samyeli…
Gün kendini geceye gelin verdiği saatlerde
Denizin mavisine tutsak düşen
Titrek turuncu yakamozları okşamadı bakışlarım…
Salaş bir masada öylece
Yüzüne rokayı peçe çekmiş nazlı bir çipura’yı
Okşamadı hiç
Aç kalan çakır yanlarım…
Porselen tabağımda lor peynirin kirli güzelliğine de
Açılmadı hiç dudaklarım…
Ukte mi kalacak içimde
Tahta bir sandalyeye kol bacak serilişim…
Ne kadar zaman geçti üstünden
Unuttum billahi
Hiç anason kokmadı nefesim…
Koşulsuz sorgusuzca bitecekti belki de
Bu iç savaş
Altın sarısında gizlendim saçlarının
Destursuz…
Sonra da yalnızlığımı boca ettim
Hüzünbaz gözlerine…
Kırk dört katmanına da bembeyaz sır sürdüm
Kara bahtımın
İçli bir öpüş bıraktım
Ak ellerine…
Uzak ihtimallerin çat kapısında
’Ben geldim’ diyorum işte…
Ne kadar zamanında toplanmayan
Meyvelerini dibine düşüren bir ağaçsam
Bağ bozumu zamanlarının avlusunda
Bağdaşa durdum
Fütursuzca oturdum…
Sonra da
Gülistan yüzünün sahillerinde
Zengin bir çilingir sofrası kurdum…
Faruk civelek
5.0
100% (26)