14
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
2877
Okunma

üç yaşlı ağaç geçince iki sokağın öpüştüğü yerdeydi gözlerin
hani Güneş vurunca mavi
Ay uyanınca yeşil parlardı
paslı bir yağmur içmişti solgun tabelası
bütün sokak isimleri gibi yeni elbise giydirilmiş
aslına hüzünlü bir gurbet verilmişti
belki bakirliğimi hediye sunduğum bir fahişenin arada unuttuğu ismi
ya da çirkin birine isim diye takılan güzel bir çiçeğin açmamış haliydi
olabildiğine karanlık
ürkütmeye yetecek kadar kalabalıktı
içine girince her telden notalar masa üstünde dans ederdi
saat yarından kısa bir zaman çalmıştı henüz
şeytanla buluşmaya aceleci adımlarım
şehvet kokan uzun saatlere yol alıyordum
üzerimde her gün arınmayı erteleyen günahlarım
ve beni ölü görmekten yorulan sabahlarım
yeni bir suç mahallinde meleklere sol yanımdan notlar yazdırıyordum
ateş görünce su isteyen ahşap evleri vardı
sessizlik oyuna her girdiğinde gizlice öpüşürdü pencereleri
ben kötü deneyimlerimin toplamından çıkan
küçük bir röntgenciydim sadece
cinayet süsü verilmiş duygularım
bileklerini kesiyordu kırk üç numarada
oluk oluk kanıyordum
içime dökülüyordun sonra sen oluyordum
döktüğüm her gözyaşı bir çocuk acizliğinde ağlardı
ve yanlışlıkla çalınan her kapı gıcırtısını sen sanırdım
açılan her kapıdan korkuyordum
şahidim bin yıllık bir anahtar deliği
her gece gözlerimin perdesinden çıplak kentler
yüreğimin denizinde beyaz gemiler yüzerdi
yürüdükçe sokağımı
büyüdükçe duygularımı kaybettim
şimdi üzerimde satılığa çıkmış gürültülü bir pavyon
altımdan kendi raylarını içen hızla trenler geçiyor
kimse duymuyor imdat çığlıklarımı
her istasyonda vedaya hazırlanan bir çift el
ve her duraktan bir ölüm alıyorum
Faik Danışman
5.0
100% (15)