Düşmandır diyorlar Yunan Ezeli ve ebedi bir düşman
Bilmiyorlar ki: Rum ne kadar Türk’se Karagöz-Hacıvat Ve Hoca Nasreddin kadar
Üç bir yanı deniz şu ülkenin Sularından ağlarla çıkan Yüzlerce balığın adları kadar Bizlerde Rum’uz, bizlerde Yunan...
II
Düşmandır diyorlar Yunan Ezeli ve ebedi bir düşman
Bilmiyorlar şunca müzisyen Şunca paşa şecerelerin Kökucunda usulca yatar
Çevremizde dolaşanlar Tok, diri, yaman aramızda Şunca efendi şecerelerin Dedelerinden miras kalan
Padişah anaları kadar hristiyan Lefter Küçükandonyadis kadar Türk Zağnos paşa kadar müslüman Ve Yunan, Karamanlis kadar ...
III
Düşmandır diyorlar Yunan Ezeli ve ebedi bir düşman
Bilmeyip tanımadıklarından
Yunan’a düşman olan Türk’e de düşman Bilmiyorlar insan Tanımadığına düşman…
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
"Bilmiyorlar şunca müzisyen Şunca paşa şecerelerin Kökucunda usulca yatar"
Geçen hafta Efeste Mikis Teodorakis konseri vardı, gittik orkestrasını Türk, Yunan, Rum hep birlikte izledik, düşmalıklarımızın tamamen büyük karanlık güçlerin oyunu ve onların çizdiği kaderle perçinlendiğine inanıyorum.
Siyasete meze yaptılar, siyasetciler Beslenirler doymazlar. Halk,lar düşman değil birbirine Düşünmesi gerekir hem yunanın hemde bizim. Demek ister şair öyle ise demek istediği katılıyorum. Saygılarımla
Düşmandır diyorlar Yunan Ezeli ve ebedi bir düşman
Bilmeyip tanımadıklarından
Yunan’a düşman olan Türk’e de düşman Bilmiyorlar insan Tanımadığına düşman…
ÇOK ÇOK HAKLISINIZ.İNSAN BİLMEDİKLERİNE DÜŞMANDIR.TANIMADAN YARGILADIĞI İÇİN YANLIŞ KARARLAR ALMAK YOLUNU SEÇİYOR İNSANLAR.YERİNDE BİR TESBİT.KUTLARIM ŞAİRİ
"Bu bilgileri ders olarak okutulan bir devleti dost kabul etmek -bence- kolay olmasa gerek. Hele ki Kurtuluş Savaşı sırasında yapılan mezalimleri dinledikçe -ki bunlar bizim ders kitaplarımızda pek yazmaz- Bizlerde Rum’uz, bizlerde Yunan..." Sloganvari mısrası insanın yüreğini yırtıyor. Ben elbette isterim ülkeler arası dostluklar olmasını.Ama adımlar hep bizden geliyor. Oysa diğer ülkeler ülkelerin dostları yoktur çıkarları vardır ilkesiyle hareket ediyorlar. "
peki bu kimin işine yarıyor ne çabuk unuttunuz bizimde plaklar yapıpı "yunanıstan kırarız ceneni" diye hönkürdüğümüzü
halkların birbirne düşmalığı yoktur düşmanlık egemenlerindir üstelik her iki taraftada barışa inanan insanlar vardır temmuz ayının ortalarında ayvalıkta buluşulmuştur yunanlılarla ve silahsızlandırma denmiştir
yani demem o ki birileri toplumun milliyetçi gazını alıp deveyi hamudu ile götürme telaşındayken biz daha çok düşman ediniriz ve her düşmana bahaneler buluruz
Yunan ders kitaplarında Türkler hakkında ki olumsuz tezlerle ilgili bilgi verilmiş. Bunları araştırmaya gerek dahi duymadığımı ve doğru olduklarından da emin olduğumu belirteyim. Üstelik Yunan tarafının bizden daha fanatik ve uzlaşmaya yanaşmayan taraf oldukları apaçık. Yani kuvvetli önyargılar var. Acımasız bir geçmiş iki halk arasında olan. Büyük bir trajedi yaşanmış. Karşılıklı sürgünler verilmiş, canımızdan can alınmış. Hepsi doğru. Ancak düşmanlıklarla yaşanmıyor ki. Üstelik bizim Türk/Yunan çelişkimiz, Avrupa'da yaşanan Nazi kasaplığı ve elli milyonun ölümüne yol açan mezalime göre, koca bağda bir asma yaprağı kadar kalır.
SairiMuazzam kardeşimiz bizim sözlerimizin daha önceki sözle bittiğini sanmış. Yanılmış. Bilakis farklı bir nokta yakalanacaktı. Umarım "Yarım söz yara gibidir Tam söz ya öldürür ya güldürür" deyişimi yabana atmaz.
semih kardeş ideolojik görüş ayrılıklarının kamçıladığı nefret ya da kin adına ne dersen de farklıdır. tarihsel süreçte defalarca muharebe meydanlarında bir araya gelmiş kavimlerin düşmanlığı farklıdır. ilkini ikinci ile mukayese etmek ne derece doğru takdirine bırakıyorum.
halkların düşman olmayabileceğine kaniyim, destekliyorum, umuyorum ama rum olmadan, yunan olmadan, ermeni olmadan.
Yazar: İsmail YağcıBu yazı Türkiye Gazetesi'nden alınmıştır.Yunan tarih kitaplarında Türkler13 Nisan 2005 Çarşamba Bir okuyucumun verdiği bilgileri sizlerle paylaşmak istedim: “Halen Yunan ilkokullarında 3 tarih kitabı okutulur. 1’incisi Helenistik dönemi, 2’ncisi Roma ve Bizans dönemini, 3’üncüsü ise yakın tarih adıyla Osmanlı Dönemi ve 1821 Yunan İsyanları sonrasını işliyorlar. İlk iki kitapta Haçlı Seferleri kapsamında yapılan savaşların Türkler ile Hıristiyanlar arasında yapıldığı ve Türklerin, Hıristiyanları kadın-çocuk ayırımı yapmadan vahşice öldürdüğü yazılıyor. Yakın tarih kitabı, ilkokul dördüncü sınıftan itibaren okutuluyor. Türkiye aleyhinde birçok yerde yazılar ve resimler bulunmaktadır. Özetle şunların üzerinde duruluyor: 1- Bizans’ın başkenti Konstantinopol’ün Türkler tarafından işgal edilip, bununla Yunanlıların esaret ve kara günlerin başladığı, 2- Türklerin esir pazarı kurup, Anadolu’nun da Türkler tarafından işgaliyle, Hıristiyan halkın köleleştirilip zorla dinlerinin değiştirildiği, 3- Anadolu’da Hıristiyanların hayat şartlarının çok zor olduğu ve korku içinde yaşadıkları, 4- İzmir’in her şeyinin Yunan olduğu, bazı Rumların Türklerden korkmaları nedeniyle Türk adı taşımalarına rağmen gizli Hıristiyan oldukları ve gizli Rum adı taşıdıkları, 5- Trabzon’daki Sümela Manastırı’nın Türkler tarafından tahrip edildiği, 6- 1919-22 Küçük Asya felaketinde (15 Mayıs 1919’dan itibaren Yunan’ın İzmir’e çıkışı Anadolu’daki işgalleri kastediliyor.) Yunan varlığının Türkler tarafından yok edildiği, 7- İzmir’in yakıldığı, bu sırada binlerce Yunan’ın Anadolu’dan ve Pontus’tan kovulduğu, zulme uğratıldığı, esir edilip öldürüldüğü, 8-Kuzey Kıbrıs’ın Türkler tarafından işgal edilmiş olduğu, Kıbrıs’ta Rumların Türkler tarafından katledildiği, Kıbrıslı Rumların göçmen durumuna düşürüldükleri ve pek çok da kayıp olduğu, Girne ve Magosa’nın Türkler tarafından enkaz haline getirildiği, gibi iftiralar yer almaktadır.” Mektup uzuyor. Ben bu kadarını aldım. Kokuşmuş ve yıkılmak üzere olan Doğu Roma’yı alarak Fatih, bütün insanlığa iyilik etti. Bizans esirlerinin kurtuluş akçesini Fatih cebinden ödedi. Böyle insan esir pazarı kurdurur mu? Fatih hapisteki Rum Patriğini serbest bırakıp, Osmanlı vezirine denk maaş vererek Patriklik makamına oturttu ve Osmanlı ülkesinde hudutsuz din hürriyeti tanıdı. Güzel İzmir’imiz, Aydınoğulları zamanından beri Türk yurdudur. Orada yaşayan Rum ve Yahudilere Türkler daima, huzurlu bir hayat temin etmişlerdir. Kuzey Kıbrıs’ta EOK’nın 50 senedir süren cinayetleri yenidir ve bütün dünya biliyor.
Üstad şöyle bir durdu. Dedi ki:<Çocuklar bilir misiniz, iki zıt kutuptur birbirini çeker. Hapse düşmüştüm. Bir gün baktım gardiyanlar adımı bağırarak beni çağırıyorlar. Bir baktım Nazım, şaşırdım. Hoş beş konuştuk ettik. Sonra muziplikten mi bilmem. Nazım dedi ki: "Necip seni şu demir parmaklıklar arkasında görmeye gönlüm elvermiyor. Eğer benim düşüncem bu ülkeye egemen olaydı, seni şu parmaklıkların arasına tıkacağıma yağlı urganda sallandırırdım." Üstad aynı muzipliğin üzerine nüktedan tavırla mukabele etmiş: "Nazım senin de ömrün bu demir parmaklıklar arasında geçti, bilirim. Eğer benim dünya görüşümde bu memlekete hakim olaydı. Evet hiç düşünmez ben de seni sallandırırdım. Ama bir farkla, önce asar sonra cansız gövdenin asılı olduğu askının dibinde de oturur ağlardım.> Çeyrek yüzyılın ardından üç aşağı beş yukarı, o konuşmadan belleğimde kalmış olanlar. Eğer doğru aktarabildiysem ne mutlu bana.
SairiMuazzam kardeşim logonda kullandığın şairden bizzat dinlediğim bir diyalogu aktarmak isterim öncelikle. Yıl 70'lerin sonu mu idi, yoksa 80'li yıların başı mı. Üstada ziyarete gittik. Kalabalık bir gruptuk ki içlerinde en taze dimağ benimki olsa gerek. Üstada ağabeylerden biri sordu "Düşmanıma" adlı şiirini. Anımsadınız mı? "Ey dusmanim, sen benim ifadem ve hizimsin; Gunduz geceye muhtac, bana da sen lazimsin!.." böyle der di üstad.
SEMİH SEYYİD tarafından 7/16/2007 11:03:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu sitemim site yöneticisi arkadaşlara: Bu şiirimde aldığım ilk notu veren arkadaşım adına Bir de ne demek arkadaş, sıfır olmalıydı sıfır Böyle bir hakkı olmadığı için sayın şair arkadaş Notlamada mecbur bırakılmış fazla vermeye Bu sitemim site yöneticisi arkadaşlara: Tez verilmiş birin kafası da vurula Madem not hakkı var okuyucunun Sıfır verme hakkıda bulunmalı...
ben Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde Okutulan bir kitaptan ufak bir pasaj sunmak istiyorum:
İlköğretim Din Bilgisi Kitabında; Türk döneminde Kıbrıs Kilisesinin varoluş mücadelesi verdiğinden bahsederek Türklere “barbarlar” diye hitap etmektedir. Kıbrıs Kilisesini Nuh’un Gemisi’ne benzetmektedir. 1821’de Türklerin Rum papazları katlettiği, 1974 Yılında Kıbrıs’ı işgal ettikleri belirtilmektedir. İlköğretim Sosyal Ahlak Dersi Kitabında; Karikatürize edilmiş haritada, Kıbrıs; üzerinden kan damlayan dikenli tellerle ikiye bölünmüş ve kuzey tarafının üzerinde Türk bayrağı bulunan bir asker botu ile ezilmekte. Altındaki açıklamada: “Kıbrıs devletinin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı 1974’teki Türk işgali ile açık bir şekilde ihlal edilmiştir. Haritada Kuzey ve Güney sınırları gösteriliyor. Haritanın üstüne “ Unutmuyoruz” diye büyük bir başlık atılmış, altındaki açıklamada ise: “İşgal Bölgesi %36.4, 3 bin ölü, 1619 kayıp ve 824 esir.” İlköğretim Din Bilgisi Kitabında; Türk döneminde sürekli despotluk olduğu, Türklerin Ortodoks kiliselerini camilere çevirdiği, kiliseye acımasız vergiler uyguladıkları, papazların sürgüne gönderildiği ve Türklerin kiliseleri yağma ederek kiliselere saygısızlıkta bulunduklarından bahsedilmektedir. Türklerin Hristiyanlığa düşman olduğu izlenimi yaratılmaktadır.
Bu bilgileri ders olarak okutulan bir devleti dost kabul etmek -bence- kolay olmasa gerek. Hele ki Kurtuluş Savaşı sırasında yapılan mezalimleri dinledikçe -ki bunlar bizim ders kitaplarımızda pek yazmaz- Bizlerde Rum’uz, bizlerde Yunan..." Sloganvari mısrası insanın yüreğini yırtıyor. Ben elbette isterim ülkeler arası dostluklar olmasını.Ama adımlar hep bizden geliyor. Oysa diğer ülkeler ülkelerin dostları yoktur çıkarları vardır ilkesiyle hareket ediyorlar.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.