10
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
3641
Okunma

Yalanlarla boyadın koca dünyayı
Özgürlük koydun adına, trajik bir roman
Biraz daha yaklaşıyorsun, Eylül’ü şafağından öpüyorsun
Çamlıca’dan yükselen bir gece feneri gövden
Gülerek bakıyorsun uzaklara, kirpiklerine rüzgâr düşüyor
Aşk, bir bakışla durdurur zamanı
Öylesine karışık bir meze ki sarhoş eder insanı
İstanbul’u dinliyor, küçücük çocuksu ellerin
Eğilip baktın mı hiç, beni sana tuttular
Birikmiş yılların kokusu var çivilenen sesimde
Ben hiç ağırlık olmadım ki sana
Adalara bakarak geçerdim, kıyılar hep benimdi.
Yalanım yok,
Ben senden öğrendim yedi tepeli İstanbul’u
Her anısı ayrı bir sevda
Sen konuştukça, düşümde görüyorum seni
Birden Beyoğlu’nda kaybolup gidiyorsun
Bir vapur kalkıyor Emirgan’dan, Üsküdar’a
Birazdan martılar havalanır çığlık... çığlığa
Bir efkar basıyor ne kadar istemesen de
(Öyleyse dostlar bırakın bu iki yüzlülükleri)
O kadar çok şey var ki bu güzel dünyada
Dinlerken Münir Nurettin’i, Zeki Müren’i
Bütün mevsimler bütünleşiyor içimde
Umutla arayışların giderek tükendiği,
O köhne limanda.
Nuri Dağdelen
Özdere-İzmir
3.8,2010
Saat.0.2.15
5.0
100% (8)