25
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2404
Okunma

’’ her söz şiire takılan bir çelmedir ‘’
Hasreti isa
gözlerin karanlık gecelerde açılırdı denizlere
ateşler kıvranırdı bedeninde
ben adını sayıklamaya başlardım
söyledim sana
bu yapraklarda tanıdık yüzler var diye
göz gördüğünün yalancısı
söz dilin kurbanı
yalnızsın
ölüm haberleri geçiyor önünden
başın yağmura yan yatmış
çamura bulanmış ellerin
yok oluşlarımın sebebi yokluğun
gurbet barınabileceğin bir yurt değil
seni açıklara bırakan bu deniz
nasıl yanar ki bir başına
geceleri sensiz
tenimin üstünde çürüyen tırnaklarını ayrılıklarla törpülüyorsun
üzerime giydirdiğin suç
hangi öykünün içinde eskiyen bir bölümden
senden uzakta soluğumu kökünden keserken
kaç kez öldüm sende dirilmeye yüz tutmuşken
biri bana bu dünyada yaşadığını ihbar etsin
illegal bir acıyım kendimi yarınlara saklayan
tek perdelik bir melodram bizimkisi
g/öremiyorum
kaldır gözlerinin önündeki o kirli sisi
ay geçit vermiyor bir yunan adasına kaçmaya
derimin altında bir düşmanı besliyor ellerim
gerçek
zamanın avuçlarında dayanılmaz bir ağrıyı kanatır
ben geçerim günlerden bozgunlar halinde
gün gelir kendini bana dayatır
gözlerin gözlerime kenetlendiğinde sırılsıklam bir akşam oluyor avuçların
seni sevdiğim kadar suçlu
yüreğime yüklediğin yağmurlar kadar ağırsın
artık bu saatten sonra akşamları kim döndürebilir geri
her durakta koluma takılan uçurtma parçası
her durakta beklediğim sen olacaksın
herkes kendi masalını anlatırken anılarından kopya çekerdi
elini kalbime götürdüğünde nefes almam zorlaşıyor
hangi dil sürgün veriyor yürek boşluğunda
hangi aşk ateşi doğurdu beni
kollarında yanarken kaybettim kendimi
çığlıkların düğümlenir
sen öperek güne uğurlarsın beni
yine kimselere görünmeden gir isyanların güncesine
uzak yağmurların soyunsun bulutlarını
dalgaları kıran bir ışık oyunudur gözlerin
ay kapaklanır üstüne düşlerinin söndüğümü görmezsin
anası yeni ölmüş bir çocuğu doyurmaya hazırlanıyor göğüslerin
emekleme döneminde ömrüm
herkesin içinde eskimiş bir rol vardır
dünya dediğin güzelim
ancak yüreğin kadardır
artık ninnilerle
artık düşlerle
eğreti gülüşlerle
o çocuk büyümüş olur
aramızdaki yol uzun bir nehir kenarında durur
nefesim tükenirken
bir intiharın boynunda unuttum ellerimi
kimseler görmeden
bir yolcu geçer içimden sana benzeyen
aynı dalda yürüdükçe yaşam kuşları
gün eksilir yüzünden
çalınır bir gün bayram davulları
ah bende yanarak kendini sınayan ateş parçası
rüzgarlara baş eğer mi sanıyorsun datça akşamları
İsa İnan
yirmiüç ağustos ikibinon / hayalin bile yetiyor beni bir ömür yaşatmaya...
5.0
100% (23)