Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
S / ÂYE
S / ÂYE

GÜL İLE GÜLDÂN / VAZO (1)

Yorum

GÜL İLE GÜLDÂN / VAZO (1)

( 1 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

2601

Okunma

GÜL İLE GÜLDÂN / VAZO (1)

GÜL İLE GÜLDÂN / VAZO (1)

Ben diyârlar dolaşan bir seyyâhım
Nice aşklara şâhid ve âgâhım

Bir gece yolum düştü Câbilka’ya
Şöhreti yayılmış çoktan dünyaya

Bu şehirde bir padişâh yaşardı
Kızına şevkâtle dolup taşardı

Her gece onun saçını okşardı
Dudaklarından bûseler taşardı

Kızını çok seviyordu padişâh
Hatırını soruyordu her sabah

Cemâli bütün dillerde destândı
Kızıl saçları da bir gülistândı

Sarayın da hoş bir gülzârı vardı
Yeşim taşlarından duvarı vardı

Güllerle ilgilenen Ruzbihân’dı
Yetimâne büyümüş bir bağbândı

Bağbân, bahçedeki bir gülü budar
Kesilen budaklarından, gül kanar

Dibinde sararıp kurur yapraklar
Onlara bakıp bakıp gül de ağlar

Dün gazellerini topladı bağbân
Kaldırıp attı bahçe duvarından

Yemedi onları geçen gazeller
Çörüyüp türâb oldu o güzeller

Türâb âşıktı o güle yaprakken
Aşkı da dönmedi küle hâkken

Tek hayâli ona dönmekti bir gün
Filizlenmesiydi ondan bir sürgün

Bağbânın bir dostu vardı köşede
Çanak çömlek yapardı kârhânede

Yaptığı testiye türâbı bazen
Alırdı dostunun baçesinden

Duvarın yanından geçerken usta
Bulmuştu aradığını en sonunda

Dolduruldu türâb ince torbaya
Katlanmalıydı gülden cüdâya

Omuzladı torbayı mâhir usta
Türâb da sandı ki bir kâbusta

Getirip türâbı koydu destgâha
Çektikleri değerdi bir nigâha

Evvala, yoğurdu onu bir suyla
Su karıştı türâbın hoş bûsuyla

Çarkta döndü ellerin arasında
Mestlik vardı hazîn simâsında

Mütemâdi dönüp durdu destgâhta
Mevlâna’yı hatırladı dergâhta

Aşkın özünde mahfî bir dönmek var
Testiye, mecnûna yada ölmek var

Şekilden şekle girdi Âdem gibi
İki parmak arasında şem gibi

Bunca cefâ güle avdet içindi
Bazen bahtiyâr bazen de enîndi

Hayâl kurdu mecburâne dönerken
Mevlâna gibi mestâne dönerken

Usta, bir güldân yapınca o türâptan
Kurtuldum sandı, bir ân ızdırâptan

Fırını yaktı usta, ateş kızgın
Nâr konuştu: Budur işte yazgın!

Onu yavaşça soktu yanan fırına
Bir altı ekledi derecenin sıfırına

Yandı hemde ne yandı, ateş şâhit
Kül olduğunu sandı her müşâhit

Nemi buhâr oldu yanan fırında
Rengi al al oldu nârın hârında

Çıkardı onu fırından ustası
Bitmişti artık çektiği cefâsı

Götürüp astı testinin yanına
Yarın onu satmak için kârına

Testiyle arkadaş olmuştu güldân
Anlattı tek tek geçeni başından

Gülün güzelliğini anlattı her gün
Yoksa nasıl geçerdi ki bu sürgün

Ansızın kuvvetli bir rüzgâr esti
Nerdeyse yere düşecekti testi

Güldân dönmeseydi ona yüzünü
Toplardı usta yerden her cüzünü

Teşekkür etti testi tek dostuna
And içti bunu unutmayacağına
*
Birgün âşık olur sarayın bağbânı
Cânânı da pâdişâhın Güldehân’ı

Her sabah dolaşırdı gülzârını
Bir gülden alamadı nazârını

Onu gördü âşık bağbân camdan
Hemen makası alıp indi bâmdan

Güldehân’ına yaklaştı usulca
Elinde tutarten bir sarı gonca

Kesmek istedi beğendiği gülü
Güldehân hâyır dedi çekip tülü

O gül, güldânın vurulduğu gül
Dünyada o çok üzüldü; az gül

Bir bülbül vardı o güle vâbeste
Öyle bir sesi vardı ki berceste

Bir saat öterdi tek bir nefeste
Sesi duyulurdu tâ Everest’e

Yaralı gönlü ağyârdan vâreste
Sadece güle ezelden dilbeste

Karşılıksız bir sevdaya giriftâr
Zira semâda hep mestâne uçar

Gözleri azâb-ı firâktan giryân
Ciğergâhı da ateş-i aşktan biryân

Öttü de gül anlamadı aşkını
Sevemedi bu şeydâ şaşkını

Sonbahar yaklaşır, yapraklar düşer
Bülbülün gözleri giryândan şişer

Çünkü o gül solmaktadır gülzârda
Dil-i bülbül yanmaktadır bir nârda

Güldehân üzüldü gülün hâline
Bir fikir geldi bağbânın bâline

Çömlekçiye gitti ertesi sabah
Daha parlıyordu gökteki mâh

Çömlekçi, yeni yaptığı güldânı
Verdi sevindirmek için bağbânı

Veda edip ayrıldı kârhâneden
Bir şeyler fısıldayıp bahâneden

Bahçedeki gülün yanına vardı
Onu toprağından söküp çıkardı

Gülü, köküyle o güldâna koydu
Bülbül bunu kanaryadan duydu

Türâb mesrûrdu gülüne vuslattan
Bitâb düşmüştü kadere şekvâdan

Gülün güldâna aşkı numâyandı
Aşktan dökülen eşki de ayândı

Yaprağındaki katreler gözyaşı
Konsaydı altına, delerdi taşı

Dönüp durdu havada felek gibi
Gözleri giryândan da çilek gibi

Bir ana kuş gibi çırpınıp durdu
Bir dala başını dayayıp oturdu

Âh-u figân etti aşktan gülzârda
Kanlar kustu kimi zaman neyzârda

Bağbân güldânını alıp yürüdü
Bülbülü hüzün ile gam bürüdü

Sarayın kapısına vardı bağbân
Bülbül son kez baktı güle uzaktan

Sarayın kapısına kadar uçtu
Zira saraya girmek bir suçtu

Geri dönüp kuru bir dala kondu
Bu hazîn hicrân ona çok dokundu

Güldehân’ı arayıp buldu bağbân
Yüzünde de kırmızı bir helecân

Bu gülü sana getirdim Güldehân!
Gönlümde de elîm bir aşk pinhân

Duysun istemem sevdamı cihân
Aşkından şu gönlüm bin perişân

Güldehân susar, âdeta lâl olur
Gönlü kâh bahtiyâr kâh melâl olur

Bağbân melul melul baktı didâra
Baktıkça büyüdü gönüldeki yara

Güldehân umut vermedi bağbâna
Hayıra remizdi gözlerindeki mana

Bağbân izin alıp çıktı saraydan
Ona nasib yoktu aşktaki paydan

Güldehân odaya koydu güldânı
Gülle geçiyordu bütün zamânı

Arkadaşı olmuştu yalnızlıkta
Onunla konuşurdu karanlıkta

Sıcak hücrede gül tekrar canlandı
Solgun yüzü misâl-i nar kanlandı

Bir gül sermedî muhtaçtır suya
Ona vâsılı için su da bir sebûya

Soner Çağatay Wuppertal

Kelimeler:

Câbilka: Uzak Dogu’da bulunan, bir tane kapısı olan efsanevi Şehir. tasavvufta, insanın Allah’a yonelişinin ilk durağını ifade eder.
Gülistân: Gül bahçesi
Gülzâr: Gülbahçesi
Bağbân: Bahçıvan
Gazel:Geyik
Türâb: Toprak
Hâk: Toprak
Kârhâne: Eskiden çanak ve çömlek yapılan yerin adı
Cüdâ: Ayrılık
Destgâh:Makine, alet
Nigâh: Bakış
Bû: Koku
Mecnûn: Deli
Şem:Mum
Avdet: Dönüş
Güldân: Vazo
Müşâhit: Gören
Bağbân: Bahçıvan
Güldehân: Padişahın kızı (Manası gül dudaklı)
Bâm: Dam
Vâbeste: Bağlı
Berceste: Mümtaz, seçkin
Vâreste: Bağımsız, kurtulmuş
Dilbeste: Âşık, tutkun
Giriftâr: Tutulmuş, yakalanmış, tutkun, bağlı
Giryân: Ağlayan
Ciğergâh: Ciğerin bulunduğu yer
Biryân: Kebap olmuş, kızarmış
Şeydâ: Aşık, perişan, deli
Bâl: Akıl
Eşk: Gözyaşı
Numâyan: Açık, görünen
Neyzâr: Sazlık
Didâr: Göz
Sebû: Testi
Bû: Koku
Şikâr: Av
Dilbahte: Gönlü yanmış
Bînevâ: Zavallı, hiçbir şeyi olmayan
Âşıyânsız: Yuvasız

Testi için gerekli sıcaklık derecesi 60’ dır
Bîpervâ: Cesur

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Gül ile güldân / vazo (1) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Gül ile güldân / vazo (1) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜL İLE GÜLDÂN / VAZO (1) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL