2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1283
Okunma
Sen hep kendine yenik, sen hep kendine küs
Yıkılmış düşler
Her düşleyen bin pişman
Kulak tırmalayan martı çığlıkları günün koynunda
Göl asabi
/ safran sarısı sonra
/ ve kan kızılı…
Yuvarlanıp giden birkaç damla gözyaşı belki
Tuhaf, esrik bir yalnızlık
/ sancısı henüz mideye vurmamış…
Saklıdır martı çığlıkları dışında tüm sesler
/ evren duyuma kapalı
Gördüğün yanına kâr kalır sadece:
Kayalar üzerinde uçuşan birkaç sinek
Uzadıkça uzayan ufuk
Sessiz rüzgârın dalgaları harekete geçirişi
Ve hırçın dalgaların akla ziyan kararlılığı…
Yani fazladır aslında bu kent ikimize
Bu görüntüler, bu çığlıklar fazla…
Gene de hangimiz yarımız acaba?
Hangimiz göründüğünden hep bir fazla?...
Hafiflediğini hissedersin
/ çekilirken kan bedeninden
Ölümün en büyük ya da tek faydası budur belki de…
Ama dinmez sızı:
Eser rüzgâr,
Çığrışır martılar…
Gömülürsün törensiz-duasız
/ ne de olsa zaman (dünya) -sensiz de olsa- geçmek (dönmek) zorundadır…
Ekim 2009 / Ankara
5.0
100% (4)