3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
983
Okunma
kara üzüm gözlerinde
kara öfke sızılar
bir yanı arif bu kızın
bir yanı deli
yaprak dökecek değil ya
ağaçlar her mevsim
ilk yazla çiçek açmalı
çok mu yalan söylediler ona
hep mi inandı
kanmasaydı masallara
sönen yıldızları da sayamazdı
o güzel gönlündeki nameleri
ilk defa ben de duydum
bugün sulu sepken şehir
bugün her sokak ıslak
kimsesiz kediler
sahipsiz mekânlarda mahkum
oturup damların üstüne
göğe bakmalıyız
tek tek seslenmeliyiz pervanelere
yanmalı yanmalı
yanmalıyız
ışıltısını şimşeklerin
örsteki duman sanmalıyız
hani çekiç örse değdiğinde
bir duman göğe ağar ya
dumanın şavkından yere
tebessümler yağar ya
işte aynen öyle
otağında dost
yatağında su
uykuya dalınca
gün ışığını arz edermiş arza
ömür denilen mahluk
dün yokmuş
bu an varmış sade
yaşamak yanılsama
belki de uyku
gözleri hep mahmur Nurşen’in
eller uyudu da
o hiç uyumadı sanki
çalıya konan kuş
sonu belirsiz iş
yaramaz bir kız çocuğudur o
ağaçlardan inmez hiç
söylesin artık içindeki
şüpheci tufanlara
dinsinler
sadece bir geceliğine de olsa
aklı sevimli bir aşifteye
döndüğünde
ve basit ve kararsız
ve korkunç bin tane soru
gelip başına konduğunda
çağırırsa eğer bir kuşluk vakti
mutlaka gelecektir kalbi
torbasında azığı
elinde zeytin dalı
ne beni ne onu
ne de âlemi
fazlaca sorgulamalı
perçemi güldür Nurşen’in
gülüşü sümbül
bir yağmur düşer düşlerine
kuytu kaldırımlardan firar
ipekten ince
suskusu haykırır gecelere
ay buluta değince
5.0
100% (2)