3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1507
Okunma

Gece gece çalınca kapısı korktu önce, sonra
Hayırdır diyerek fırladı yerinden Hayriye Hanım
Kim olabilir diye düşündü,
İş seyahatine çıkmıştı kocası daha bu sabah
Böyle hemen bitmezdi kahrolasıcanın işi
Ee o zaman kimdi böyle zile ısrarla basan?
Alelacele düzeltiverdi üstünü, topladı saçlarını
Açmadan evvel kapıyı, bakıverdi dürbününden.
Kırmızı güllerden kocaman bir demet gördü sadece
Şaşırdı, düşündü, içi kaynadı birden heyecanlandı
“Yirmi yıllık öküz kocam jest yaptı demek," dedi içinden
Açtı hemen kapıyı, çiçekçi; “iyi akşamlar abla” dedi
Kara kuru bir oğlandı, Hayriye kocaman sırıttı
Delikanlı emin kendinden, kadınlar çiçeklere bayılırlardı.
Elindeki kâğıttan bir isim okudu hemen,
Asıldı yüzü Hayriye’nin, ona değil
Komşusu Serpil Hanıma gelmiş meğer onca çiçek…
Ne nişanlılığında ne de evlendiklerinde
Bir kez bile çiçek almayan alçak kocası
Bir kavganın ardından hem de yirmi senenin üstüne
Çiçek alacak değildi ya! Sık sık kavga ederlerdi zaten.
Çiçekçi özür diledi üst kata yönelir oldu
Hayriye’nin başı önünde kapıyı kapatmaya koyuldu
Kara kuru çocuğun gözleri ışıl ışıldı, baktı kadına
Dünyanın gülü vardı kucağında, seslendi birden
Eğdi elindeki demedi ve; -“seç abla en beğendiğini dedi…”
Tekrar şaşırdı, tereddüt etti, sonra bir gül seçti
bu sefer gülüşünü saklamadı kara kuru delikanlıdan
“ayıp olmasın komşuya,” diyebildi sadece
Cevabı hazırdı çoktan pek kibar çiçekçinin;
-“Yüz tane abla nasılsa, bir eksik olsa ne olur, anlamaz bile…”
-“Hatırladığım son konuşmamız bu oldu komser abi
Sonra bir uyandım ki, anacım ortalık darma duman
Ben çekyatta yatıyorum boylu boyunca, afedersiniz yarı çıplağım
Televizyona mı yanayım, bileziklerime mi? Şaşırdım kaldım.
He bir de gül goncasını göğsümde buldum,
Anlayacağınız pek bi kibar hırsızmış…”
12.18 – 30 Mayıs 2010
İstanbul