9
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1380
Okunma

/ Ve gece; örter isli duvağını güneşin yüzüne /
Kaynamaya başlar magma tabakası kentin
Elinde üç beş bakla
Gönülden kopan paraya düş satar bir çingene kadın
Ucuz bir şarabı paylaşır iki ayyaş
Eski köprünün duldasında
Bülbül Deresi’nde dar bir sokakta
Bir çığlık yankılanır teni limeli ahşap evden
- “Vurma Allah aşkına ! “
-“Telefon ettim yoktun ulan sürtük karı, nerdeydin ha ?”
Bir ambulans çığlığı yırtar geceyi
- “Demek bu kez kurtaramadı kendini, zavallı Leyla “
“Kader kime şikayet edeyim seni bilemem”
Feryat eder Goncagül boğuk sesiyle
Üstünde kırmızı janjanlı bir elbise
(epey de yandan yırtmaçlı hani)
Çiçek pavyon sahnesinde
Geçen pazar inmişti Selman Harem’de otobüsten
Şimdi Zürafa Sokak’ta elleri cebinde
Hele karşısından biri gelirse
Hızlanır adımları bir de ıslık dilinde
Rastlantıyla oradan geçercesine
Loş ışıklar altında
Satarken kendini üç kuruşa kahpe hayat
Bir karanlık köşede İblis
Boynuzlarını bileylemekte
/ Gün duvağını açar gecenin
Bir kent uyanır en yeni sabahına
Günaydın hayat
Günaydın insanlar
Günaydın
Gün...aydın...mı ? /
Nevin Koçoğlu
5.0
100% (8)