2
Yorum
0
Beğeni
3,0
Puan
1798
Okunma

Yeşil, sulu, çakır gözlüydü
Dokunsan ağlardı sanki
Derinlere dalıp giderdi her fırsatta
Karadeniz’de gemileri batmış gibiydi
Bir zarif, bir hoş bir güzeldi
Bir gören hemen aşık olurdu
Ama bunların farkında olan kim
O sık sık uzaklara dalar giderdi
Yeşil, sulu, çakır gözleri süsleyen
Nedeni bilinmez bir kederdi
Acaba kim üzmüş olabilirdi bu kadar
Acı çekecek kimbilir nesi var
Anlamak ne mümkün, cevapsızdı bu sorular
Yüzünden okunan esrarengiz bir hüzün
Gözleri hep uzakta birilerini arar
Kahkaha attığı da olurdu
Ama çok geçmez hıçkırığa boğulurdu
Telaşlı telaşlı koşup dururdu
Sanmayın işi çok olduğundan
O, acısını böyle unuturdu
Aşıkları biraz aptaldı, kördü hem
Her haline taparlardı O’nun
Sormak akıllarına hiç gelmezdi
“Acaba nesi var bu İstanbul’un?”
Ama ne olduysa oldu
Bugün İstanbul’un yüzü güldü
Gözleri ışıltılar saçıyordu
İstanbul kendini dünyaya açıyordu
Bir neşe bir coşku ki sormayın
Allara yeşillere bürünmüş
Gelincik tarlalarına dönmüştü
Bugün İstanbul’a bir şeyler olmuştu
Cennetten müjdeci gelmiş gibiydi
Yerinde duramıyor, içi içine sığmıyordu
Aşıklarını farkediyordu ilk kez
Onları kucaklayıp öpüyordu
İstanbul sevincinden ölüyordu
Çok geçmeden aslı anlaşıldı işin
Meğer ki bir sevdiceği varmış bu şehrin
33 yıl diyende geri dönmüş
Acı çekmesi de bundanmış için için
3.0
100% (1)