6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1174
Okunma

Bir varmış bir yokmuş,
Hayat sihirli bir oyun kutusuymuş,
Bakın zaman nelere çomak sokmuş!
Rapunzelin saçlarına ak düşünce,
Doktorun yolunu tutmuş estetik diye,
Pamuk prensesin yüreği taş kesmiş,
Bizim bacaksız cüceler koca dev olmuşlar.
İpe un sermek marifet olmaktan çıkınca,
Nasrettin Hoca süt ürünleri işine atmış kapağı,
Kırmızı başlıklı kız, öğle yemeğine kurdu azık edince,
İyi yürekli avcı şaşmış,anlam verememiş bu işe!
Kaşağılar hayvanların eline geçeli,
Tahta çanaklarda aş verir olmuş atarına evlatları,
Ve Adile Teyze büyüklere anlatır olmuş masallarını.
Pinokyo tahta bir burun yapınca babasına,
Gepettonun burnu, varmış kaf dağına,
Biremen mızıkacıları hip hopa heves edince,
Eurovizyon icat edilmiş,
Bir görülüp sonra yitmiş!
Keloğlan saç ektirince başına, kıl kaçmış o keskin zekasına,
Hikayeleri takılmış küpe diye kulaklara.
Karacaoğlan şiirleri hiç pahasına satılmış,
Modern sanat diye şiire sex katılmış,
Edepten feragat edip, nü diye et saçılmış.
Mevlana , Yunus mahalleden atılmış,
Darvin ve maymunları yan kapıya komşu yapılmış.
İnsan kalabalık şehirlerde kendini hapsedince kendine,
Şehir hapishaneleri eşkiyalara ev yapılmış.
İşte böyle
Bir varmış, bir yokmuş
Evvel, ahir unutulmuş
Delinin biri bakmış meydan boş,
Tutup atmış, atıp tutmuş...
Gülbeyaz Sarıoğlu
İkibinonun/dördüncüayının/onbirincigünü
Öğlene/kavuşmaküzreyken/gün
5.0
100% (4)