9
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2498
Okunma

bu ara vahşi ve ipini koparmış bir telaş savruluyor midemden gırtlağıma doğru, şu hasar görmüş, caddelerinde, gidişindeki talanın ayak izlerinin kol gezdiği gölgelerde dört nala kusmak istiyorum
şehirler biriktiriyorum sen gideli beri
çıkmaz sokaklardaki kaldırımlarda
adımlar hep sen baskılı
gözlerin gibi ışıl ışıl gökteki ay
Ankara’yı giyinirdi gece
vitrin süsleri gibi parlarken gökte yıldızlar
henüz yazılmamış şiirler gibi severdim seni
öylesine el değmemiş,
saf
adı konmamış
şafağa asardım sözlerini
biraz halk ekmek, üç beş zeytin
bir bardak İstanbul
ara sıra düş tadında simitler,
dudaklarımın arasında çok çalınmış bir türkü
sonra düşerdi içime densiz mesafeler
bildik bir aşktı benimki
seninki bildik bir vurdumduymazlık
çekip gitmek kadar kolaydın bana
hani gölgen uzardı ya şehrimde git gide
ayazından dudaklarım çatlar
taze kavrulmuş bir kaç hatıra ile ısınır
mülteci yalnızlığımda kuru sıkı düşlere sarılırdım
öyle bir ölüm şekli var mı bilmiyorum
ama seni unuta unuta ölmek isterdim
syrus
5.0
100% (6)