0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
998
Okunma
hakimiyetimin sendelediği bir andı...
illegal bakışmaların nihayetinde
bembeyaz bir yüzün ciddiyeti düştü önüme
yakalandım!...
göz çakışmaları yakalanışlarımda hissetim önce
üşüyordu ensem!
ellerimin sıcaklığı teriyle birleşse bile
bir bela öncesi ikazlarından biri miydi acaba yine?
ensemin üşümesi pek hayra alamet değildir de!
sapsız bıçak gibi düşlerime girdin sonra
sıktıkça irdeledikçe bereler bırakan
dalgınlık dolu soğuk kahve molalarıma
çözememiştim.
içimin titrekliği miydi tablodaki nü resim
yoksa o ani yakalanmanın kırmızılığı mıydı
utandığım!...
yoksa deşifre edilmemiş yeni bir ’sol’ fraksiyon üyeliği mi !
söylesene bacaklarım
daha derilerin bile iyileşmeden!
nedir seni(n) bu kadar çeken/acelen
bitmemişin harından değil mi?
şebek tersi kırmızılığın!
sen yürek
sakın
beyaz tenin maskara/lığı deme!
kırmızı fondötenin volkan çöküntüsü gamzeleri filan!
tenibeyaz sabıkaların daha silinmedi hafızalardan
beyaz tutkularının!
senin yüzünden
kireç kuyusu beyazlığından değil miydi!
bacaklarımdaki birinci derece yanıklarım!...
korkunun ecele faydası olmadı ama...
kaçmak da kurtuluş...
esrarının mavi gözleri fenaydı
senin kabahatin yoktu aslında
korkunun esası
bir yara üzerine
bir yara daha olur muydu(n) acaba?
olmadı(n) ama...!
Bir tanem:
seni
ilk tesadüfün kadar titrek
ilk bakışın kadar sıcak
ilk yakalanışımın utancı kadar
ilk gördüğüm beyazlığınla
ve artık hiç ’göremeyene’ kadar seveceğim....
hala ilk tesadüfün kadar yakıcısın;
ve hala ilk tesadüfün kadar cazip...!
ToprağınSesi
.