3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1339
Okunma
(SARICAKAYA-01.11.2008)
Hazan çöktü gamlı kervan;
Kışa doğru yolun mu var?
Poyraz esti, döndü devran;
Tutunacak dalın mı var?
Çöller sıcak, dağlar soğuk..
Kurt-kuş ürür boğuk-boğuk..
Sığınacak yoktu kovuk;
Kış geçecek hâlın mı var?
Yollar aktı, esti boran;
Düşmandan çok dosttu yoran..
Yârâna derman mı soran!
Gam örtecek şalın mı var?
İlkbahar, yaz kaldı uzak..
Günde bozduk bin-bir tuzak..
Mürekkepler yetmez yazak;
Söz değmedik malın mı var?
Menzil uzak, bitti azık..
Yolda, yoldaş attı kazık!
Can yoldaşa etti yazık…
Ayak üryan; nalın mı var?
Hancı göçmüş, vîran hanlar..
Hanlara ses vermez canlar..
Yıldan uzak gelir anlar;
Desen, kıyl-ü kâlin mi var?
Gider gönül zülf-ü yâre.
Zülfün teli ekti nâre..
Şeb-i ârûs tekse çare; (Şeb-i ârûs: Sevgiliye kavuşma)
Telli duvak âlın mı var?
Dallı Mustafa dem-be-dem;
Acı söyler, dertleşir hem..
Yürür kervan, vurulmaz gem;
Dört omuzluk salın mı var?
Mustafa SUNA
Sarıcakaya İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni/Eskişehir