17
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1379
Okunma

Kuytularını gezgin suretler kuşatır ya
Akşama düşen düşlerin kararlılığı
Sen başına tavus kuşu gölgelendir
Eser kum taneleri yorgunca ayakuçlarına
Sitemlerin gözlerine bağlandı mavi kurdeleler
Eskici dükkanına açılan kapının menteşesi gibi tetikte kulakları
İşitmek istiyor gizleri gezgin yürekler
Sesine koşar ayakları çalacak yokluğun çanları yalın ayak
Potinleri elinde özlemlere düşen çiğ
Sel vuracak ve felaket kurşunu çıktı çıkacak namludan
Gururum duracak önünde sen inanma sanda ayakta hala
Bunca yapışmış meskeni silse de cinayet mahalinden
İçsel mahkemeler verirler kararları
İnkara yeltenen sözler dile gelir
Başında yastığın izi denize nasıl dalar gözler ki perdeli
Kırılmıyorsa dilin yuvasında çelme tak damağındaki her bir baklaya
Yerleşmişse yüzüne karabasan iskele bacaklarıyla anılar
Resmine can veren kırlar uçuştuysa
Kaçar adım yol alınır nafile haykırışlar
Ne sen olur sabaha inen ilk ışık
Ne ben boyarım tablolarımı
Semanın bilinmez bir katında
Oynaşır durur zavallılar
Kara şiirler yazarsa yüreğinin kelimeleri
Yapmacık renkler tutmaz tualine
Ki bir rüya tabircisi gerekir
Ne yana çeksen hüzün hazan
Yolun sonbaharda kışsa rotan
Bunca seferden eskimişse teknen
Sen usta kaptan yosun kokusu salar mazin buram buram
Eski bir çerçevenin içinden çıkıyor suretler
Her biri düşüyor sararmış yorgun
Gücünü güneşten alan takatleri çekiliyor
Bitti dedikçe hevesleri ebediyete eriyor
Yaşamın yaşanmış anları akar ağlamaklı şehrin sokaklarına
Yitik bir suret dans eder mavi kurdelesiyle
5.0
100% (13)