13
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2238
Okunma
nani nani lazca
sabah yüzünü açınca
dökülüyor karadeniz’in büyük dalgalarına
takalar martı seslerini alıyor arkalarına
kıyılardan
koşuyorlar rızıklarının peşine
pupa yelken
hayde rastgele kaptan
toprak ve denizin seviştiği bir tablo
çay toplayan kadınların sırtlarında kambur sepetleri
ocaklarında aş tüten sabırları eteklerine serili gün boyu
sislerin arasından zigana’ya karşı kuş dilinde
dağ geçit vermez yollara
sahil boyundan yaylalara kemençe ve tulum ağıtı
gözlerim deniz / karadeniz
konuğuyum köy evindeki serinlikte samimilikteki gülümseyişlere
kuzey rüzgarlarına
deli fırtına
deli bir deniz
deli gökyüzü
ve ardından sakinlikteki duruşlara
gelin kıvrılın yanıbaşıma
ekmek kokusuna
kocaman güneşimizin şemsiyesi var kardeşçe
işlediğimiz bakırlar asılı evlerde
dağların arasından yılan gibi süzülen çağlayanlar
coştukça yeşillik açar su sesinde
kazım’ın ceketinden hüzün düşer aklıma
siyah yağmurlarla
bin utanç bin ölüm çernobil
söyleyin şimdi
anlatın bana
şiir yürekten dökülen duyguysa
şair muhaliftir esmer yağmura
kalbimin yarısını kim aldı
hüzünlü çocukları
hangi yağmur götürdü
hiçbir fıkra doğru değildir
bizim hüzünlü gözlerimiz de var
fındık dallarında
şarkılarda
yağmalanan koylarda
bulutların arasından süzülen yağmurda
ağıtlara sesimiz yazılı
ağlama nana
benim hüzünli bir yüzüm var
serandelerde asılı mısır tanelerinde
senin kır düğünündeki sarı liralarda öykün
dağlardan denize
benim hüzünle bakan gözlerim var
Aysu
5.0
100% (6)