49
Yorum
6
Beğeni
4,9
Puan
5563
Okunma


Her söz kendine dokunur ucu savruk şiirler can bulduğunda
sabah esnemeden daha koyulmadan hayata adımlar
çilesiz gibi duran sokaklar uyanır şakaklarında
fabrika bacasından çıkarcasına yükselir efkâr
alaycı sesleri söndürür sokak lambaları fahişelerin koynunda
bezgin bir köpek gibi bakıyorken aynası kırık yüzler!
iki saltanat arasıdır ömür tahtını örümcek ağıyla örenler
satılık tenlerdir bedestenlerde sunulan arzular
ki şehirlerin suçu yoktur caddelerinde
çıkmaz sokaklarda yürüyenlerin eksiktir yönleri
nereye çeksen gelirler ha o sokak ha bu sokak
adres sormaz kendini bulamayanlar.
mor zambaklar mezarlıklarda açarlar selvi gölgelerinde
begonviller ki deniz kokusuyla sevişir dalga sesiyle büyürler
sevda koyuna düşenler kirlenmez yosun artıklarıyla
iskele güneşi her akşam boynundan öper ki
kirlenmez hiç dudakları özlemli gecelere saklanır yakamozlar.
ne zaman anasonla yıkanan gözleri görse kadehler
mezesidir ucuz balık kokusu
klarnete kalır bahşişi oynak dillerin
bir de baldır bacak korosu…
denizler kirlense de derinlere çeker içini
çöpe de atsan onursuzluğu dağılır leş kokusu
her yeni gün yeni bir sabahtır gelir geçer öfkeyi silkeler
etikleri zil çalan bir ömre dayanmaz ki
terli ruhlara tahammül etmek…
alnınızı hiç yıkamayın silinmez suyla karışık izler
arınmaz ki zamanın gizli düşleri şah damarınızda
öyle bir mevsim seçilsin ki ölmek için
örtülsün kirli nefsin üstü adâbıyla…
5.0
96% (26)
1.0
4% (1)