3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1709
Okunma
şiirimin ikincisi bekliyor sırada .
ölüme beş kala üç dakikanın hesabını yapıyorum
nasıl da geçti
her şeyi unuttum ...
ruhuma sarılmış bedenim çaresizce kıvranıyor yattığı yerde
birileri defalarca bıçaklamış
kanama saatleri asılı üzerinde
samandan yanma kağıtlarla
eyvah !
bu dördüncü dakika ...
devrilmiş bir cümlenin enkazı atında can çekişirken kelimelerim
biri sesleniyor ;
dokunma kuralsızlığıma
her şeyi unutmuşluğumdan olmalı devrik cümlenin aklımdan silinişi
oysa ne kadar kolaydı
eylemini yitirmiş üç beş kelimenin toplanmasıydı bütün olay
bütün kavga saatin durmasıydı aslında / ölüme bir kala ...
başa dönersem
ölüme beş kala tuttuğum dakikaların hesabı hesapsızlığımı çıkarıyor ortaya
baksana ölmeyi beceremiyorum hala
yarım seslerden kafiye kuruyorum
sesler kafiye sayılmayacak kadardı sessiz bir şeyler lazımdı aslında
soluk...
matemden neler kalmıştı ?
siyah bir kaç elbise
kurutulmuş güller
bir de toplamayı unuttuğum yıldızlar .
kurumadıklarından mı
mevsimin kış olmasından mı
hala ıslak hala damlıyor çatıma
kerpiç duvarlar var önümde susuz bir çölden kalma
hadi diyorum hadi ama ...
yıkıl !
durma karşımda
ve sallasam elimi aralığa çarpıyor şu sıra
takvim , yapraklar , soyunmuş şu ağaç utançla giyinmeyi bekliyor
ve ruhumun soyunukluğu geliyor aklıma
bedenim çoktan ölmüş olmalı
saman kağıtları küle dönmüş çünkü
çünkü enkazın üstüne yeni düşünceler inşaa edilmiş
ve yeteneksiz bir mimar çalışıyor hala
işliyor satır satır yazıklarını yalnızlıklarını karıştıyor ara sıra
kim
ne zaman bırakmıştı
ve buluyor durmuş saati yanında hesaplaması bitmiş bir zamanla
sahi
ölüme kaç kalmıştı da bu saat kendini unutup çıkmıştı yola ?
5.0
100% (5)