9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2035
Okunma

Gecenin
Lacivert şalı üzerinde
İhanet
Birer yıldız kıvrım yerlerinde
Gönül
Bir kara kepengin iniş öyküsünde...
Yalpağılarımın
Tellerine takılan güller yırtıyor,
Dikenleriyle gülüşlerimi
Çoktan susmuş patikalar
Günışığı;
Utangaç bir tebessümle
Selamlıyor beni...
Ah Aşk !
Kaderimize sunduğun cilveler bunlar
Sen çile dağıtırsın
Sıkıntı kendiliğinden gelir
Ve izlemek düşer bize
Kara kuş sürülerinin
Sürgün düşünceler gibi
Akşam göçünü...
Ama ben bilirim
Sıkıntının çocuğudur
Kalamıştan aldığım huzur
İşte bu yüzden
Doğurmak isterim artık
Ruhumun,
Ruhu kalaysız acılarını...
Bir yalana on sigara
Sis bağladı ciğersizin ciğeri
Lacivert gecenin büyüsünde
İçimde bir aşk celallendi
İçimdeki celal,
O aşk ile Cemale erdi...
/Ekim geçti
Kasım başı geldi
Kasımın başı
Özlemle şişti.../
Alınteriyle ıslanmış sayfalardaki
her satır
Mendireğe dizili şimdi
Gün görmemiş gözlerim
Işığını
Öpülmemiş dudaklarım
Sesini kaybetti...
Hangi kir,
Daha doğmadan
Böyle lekeledi ki bizi?
Bu zalim yalnızlık
Günahımıza kefaret
Bu hasret tutuşturacak,
Hayatımıza faturaları sanki...
Biliyorum,
Aşk bitti !
Gittiğin yerden
Özürler yaz şimdi
Mektuplar yaz ara sıra
Ey ,Yar olamamış Yar
Hüzünlerimden tut
Gözlerimden öp beni ..!
/Sen! Dokunulmaz Karamsar sis ! Diz hasretin taşlarını üst üste.Ve benim için artık yok olanı sakla. Sakla ki; kuyruklu olsun bir bir anılarımız... /