3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1398
Okunma

Şehirlerde büyüdük biz.
Parksız,salıncaksız şehirlerde.
Ama bir köy ortamı özgürlüğünde
Koşabileceğimiz kadar
O güzel mahalle bahçelerinde.
Ve yakan topumuzu oynayabilecek kadar
Sessiz,sakin
Ve toprak sokaklarda.
Arka mahallemiz vardı
Her mahallede adı aynı olan
Ve orada mutlak bulunurdu
İki taşla kale yaparak,
Top oynayacak kadar
Boş bir alan.
Engebeli olsa da toprağı
Düştüğümüzde dizlerimizi yırtsa da
Sivri ve keskin taşları,
Futbol sahamızdı orası
Gözümüzde kocaman.
Mutluyduk…
Her şeyimiz vardı sanki.
Az şeyimiz ama her şeyimiz.
Adına mile dediğimiz oyunu
Camdan misketlerle oynardık.
Hem de gazoz kapağına.
Kılıçlarımız tahtadandı
Ve kendimiz yapardık.
Tahtadan arabalarımız vardı
Becerip kendimiz çakardık.
Biz şehirlerde büyüdük
Bir köy ortamı özgürlüğünde.
Ama köylü değildik.
Ve bu kompleksmiş gibi
Hep içimizde taşıdık.
Bir büyük şehre gittiğimizde ilk,
Babamızla ya da tek,
İşte o zaman gördük
Kule gibi yükselmiş
Bahçesiz apartmanları,
Ve Anayola dönüşmüş
Asfaltlı sokakları.
Gerçek şehirler böyle olmalı diye
Belki de ta o zaman kafamıza yerleştirdik
Mimari canavarları.
Ve büyüdük…
Oralarda okuduk üniversiteleri.
Şehir de ne demekti ?..
Köylüce…
Oralarda adının kent olduğunu öğrendik
Böylece…
Kentli olmanın havasına kapılıp
O kentlere olan hayranlığımızla döndük
Geriye.
Ve sonunda
Yaratacağı canavarları taşıyarak beyninde,
Yaşadığı şehirleri
Geçmişinden utanırcasına bozan
Ve kendine ait hiçbir iz bırakmayan
Ama her zaman
Geçmişine ağlayan
Bir nesil olarak
Belki de tarihe geçtik
Böylece…
5.0
100% (2)