24
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2931
Okunma

Kapısı açık eylüldü zaman;
merhabası sarıdan
kırmızı yüzlü yapraklar savururdu
utangaç ve edalı; unutmadım
ince belli rüzgâr dolayalı ayrılık şalını
hiç bu kadar esmemişti başımda kavak yelleri
belki de mevsimdendi alnımdaki ayaz kırığı!
dokuyalı güzün duvar halısını
hiç değişmedi odaların rengi, kayısı sarısı.
misafiri olsa mum saatli gecelerin
içimle tatlı bir rüya akar uykuya
yastığımda kalır rasgele yüzünün çizgileri
çiğdemin naif nefesi bir de
kederli sesi…
ne vakit hayali bir köprüden geçse düşler
karşı tarafa uzanır özlemin ayakları
puslu bir fotoğrafta kalır bakışların yarısı
silik ezgilerse kolumda prangalı.
saklayalı zamanın saatlerini
değişmedi o tiz tik tak sesleri…
sonradan duydum sabahın sesini
gözlerime mim sürmeden önce martılar
denizin mavisi öylesi solmuş ki şaşırdım!
insanla eskirmiş duygular!
söylemiştim;
içinden deniz geçmiyorsa öpme
yağmur şakaklarında oyalanmıyorsa sevme
rüzgâr affederse dudaklarını
yeniden güneşe yatırırım geçmişi
kurutmak için acının izlerini…
durgun yapraktı aynalarda yüzün
eskilerin deyimiyle sahibinin sesi…
eylül avazımdı içine ağıtlar ektiğim!
5.0
100% (15)