9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1006
Okunma
I
Dere boyu aşmak gerek yalınayak
Kan sızarken
Kar toplarken
Ve bir çocuk
Gözyaşlarını dere kılıp
Irmak sularını beslerken
Gamzelerinden yatak serip yüzüne
Ince masum ifadelere
Zorba geceler gölgesi
Buz kesen hava
Parmaklarının arasında
Edeple taşınan tüfenk
Ve yaman bir dağlı
Dağ boğazlarında
Vadi ağızlarında
Ve yüksek zirvelerinde
II
Arslan olmak gerek
Bunca şiddet deryasına çevrilmiş
Savaşın ve heyecanın ülkesi
Kafkaslar’da
Meydanlardan ve sivil ceset yığınlarından
Yaralı toplamak gerek aralarından
Tedavi tedavi etmek gerek
Dağ onurlu dağ
Onurdan doruk taşımanın kıvancından
Aklara bürünmüş dağ
Seslendi, rüzgarların ve yedi fırtınanın diliyle
Artık simurglara iş düşmemeli!
III
İlk yağmur damlacıkları belki de o an
O an görünmüştü göğde
Gök düvünüyordu ve dövünüşünde
Altın damlalarını savuruyordu
Toprağın bağrına bağrına
Iniyordu
Artık simurglara iş düşmemeli
Hükümdarlara ve kahramanlara iş düşmemeli
Akıl hocalığı hiç
Tek elde hele toplanmamalı kader
Ve kaderi halkların
Bir elin kabartısında
Çizgilerinde can bulmamalı…
IV
Yağmur damlaları birbirini kovalıyor
Çamurdan ölüler ile canlılar ayrılıyor
Sonra dehşetli bir savaşın ardından
Gelen kadın ağlayışları
Tanrı’ya yakarışları, ağıt yakışları
Yağan yağmur sesini bastırdıktan
Toprağına düşmüş yiğitler
Belirlendikten sonra
Koca dağlar hükmüm geçmeli der gibi
Simurglara iş düşmemeli!
V
Kalın yünlü papakları çıkarıp baştan
Soğuyan kanlı yaralara
Sarmak merhem niyetine
Damarda tutmak kanı
Ayakta tutmak canı
Simurg dili simurg
Vahşet günlerinin gecelerinin
Kirli saatleri okunuyor gözlerinden
Bilmem bunca suçlamam neden seni?
Belki efsane olduğun
Akıl verdiğin için
Deli simurg
Leşlere ortakçı mısın?
Işgalciye yardakçı mısın?
Yollara parke taşı
Yoksa taşıyan mısın
Bayrağını Özgürlüğün?
Bak biraz daha
Soksan gaganı
Al damlalardan belki
Ilenç çamuru bulanacak
Kuyruğuna, kanadına
Ve bir gece vakti
Takipçiler doğuracak kadar, nefessiz
Mahzun bırakan, antik insanlarımı…
VI
Deli simurg
Aldatıyor musun beni?
Yurdu için savaşanın haklılığı adına
Beşikte bebelerin selameti adına
Suçsuz, günahsız, gariplerin huzur hakkına
Dereboyu, aşmalı yalınayak
Gün geceye çalmalı
Sanatını işlemeli bir Çeçen
Mühür sevinciyle çağa
Almalı dişlerin arasına
Yılan gibi bir hançer
Sanatını işlemek için
Canyakanın nefsine
Deli simurg kandırdın galiba beni!
VII
Simurg deli Simurg
Gözlerinin bebeklerinde okunuyor
Bitmeyen tecavüz sahneleri ve acılar
Bir gebe kadının toprağa düşen
Nefes almaya fırsat bırakmayan
Kanından al renkli laleleri
Kıskandıracak kadar kızıl
Bir çift can
Can veren
Yurt
Ve yurda adanan
Ellerinde tik
Yüreğinde bir silah gibi birik
En
Erleri Kafkas’ın
Ölünceye değin nefretliyim simurg senden
Özgür ve yaşadıkça
Yakın uzaklıkta olduğum kadar
Barış zulmün ne yazık terkisinde!
VIII
Çağda bu çağda simurg
Nedir diye sormayın
Bakmayın anlamsız
Suratıma bön bön
Mitolojilerden sıçramış
Ruhsal yapısına tarihin
Köklerine, ürümüş, pörsümüşlüğüne
Çağda bu çağda hele simurg
Savaş baltalarının çoktan
Tarihin yedi kat dibine dibine
Gömülmüş olması gereken yerde
Simurg gelişip gürbüzleşiyor
Menfi otlar büyüyor tarlalarda
Ve simurg leşlerle daha bir semiriyor
Simurg bilge kuş, dönüşmüş akbabaya
Bitmez tükenmez iştahıyla
Yardımcıdır canalıcılara
Ceset kaldırır, tozlu raflara
Tarihin çöplüğünün sahibi o dur!
IX
Oysa biz;
Kanımızı ışığıyla kurutan güneş
Gece karanlığını delen aya eş
Ve sofrasında bereketiyle toprak
Suyun çılgın akışına uyarak
Dağlar ve rüzgarı ardımıza alarak
Haykırmış, haykırmıştık:"Bırak!"
Diyerek
"Bırak koksun
Çürüsün
Ve hatta kurtlansın
Cansız bedenlerimiz…"
X
"Bırak yaşamın ne kadar acımasız olduğunun
Dersini ve tecrübesini çıkarsın zihinler
Bırak koksun
Çürüsün
Ve hatta kurtlansın
Cansız bedenlerimiz"
Ve kimimizin kara tahta beynine
Ders çakmalıydı yinelememek
Ve tazelememek için ölümseverliği
Oysa simurg, deli simurg
Sen ne yaptın?
Gelip orta yerden cesetlerimizi
Indirdiniz taze taze
Midenize
Oysa simurg, deli simurg
Içimizden biri görünüp
Ihaneti meslek edinenlere
Her satışında; silah ve kışkırıtıcılık olarak görünen
Hırsızlık, uğursuzluk taşıyan gün yüzüne
Bilgelikten istifa etmiş bir akbabasın artık
Sizin bilgeliğiniz masal kitaplarında
Şimdi bugüne kalan
Deli ve cehennemi bir simurg!
XI
Simurg bakın, büyür kol gezer her yerde
Bu yüzyılda geçmiştekinden daha kocaman
Kıyımların ve kıtallerin hesabıyla
Kesesini doldurmaya sürekli alışkanlık kazanmış
Iş düşüyor pençelerine
Leşlere beraber kona kona sineklerle
Pençelerinin tırnakları kan lekeli…
XII
Artık iş düşmemeli Tanrım
Bu çağda da savaş çığırtkanlarına
Dostlar gelin açılsın perde
Birleşelim barıştan desenlerde
Hiç solmayacak renkler ellerimizde
Girsin destanlara haklı savaşlar
Ve aklın, başarının, özgünlüğün
Sonra simurg aklıyla sadece
Hükümdarlar, kahramanlar
Beklemesin
Kurtarılmayı halklar…
XIII
İnsanların ellerinde olmalı
Yazgı bu çağda
Ve şiirler yazılmamalı
Şahlara padişahlara
Kendi dillerinin altından
Çıkmalı ozanları halkların
Gelecek kuşaklar öğrensin diye
Özgürlük sevgisini, aşkı, adaleti
Birey olmayı, barışı, asaleti
Kişilik bulmayı, hakkı, adeti
Dağlar boyu aşmak gerek
Hem günümüz tekniğiyle
Kuşbakışı değil, insan gibi
Insan üstü, üst beyinle
Bakmak gerek
Eskilere
Kavgalara
Dostluğa
Bir elbisede dikmeli bu derslerden
Her ozan kendi halkına:
"Artık simurglara iş düşmemeli bu çağda
yaşlı bir akbabadan ders almamalı düşünce ağda
insanlar hak ettiklerine kavuşmalı bu çağda
simurglara iş düşmemeli bu çağda
halkların gönlünde, bu güzel bağda
okuyan yazanın, şiir barış otağında!"