Her ‘an’ kendi içinde sonsuzdur ama; Her nesnel oluşumun bir sonu olması gerekliliği, Sonsuzluğun karşısına sonluluk olarak dikilir.
Bu dikiliş, genişliği derinliğe zorlar. Sonra, derinlik ve genişlik; birlik oluşturup, Uzunluğun kapısını çalarlar. Üçleme tamamlanınca;
Orada görkemli bir enerji boşalımı yaşanır. Ve zaman; giderek kendi tanımına döner..
Sedat Akıncı..
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Tartışmaya dönmesine şaşırdığım başlangıçtan itibaren son noktaya kadar okuyup bitirmek beni bile çok bunalttı.
Sayın Serkan :) "aforizma" bir hakaret olarak mı yansıyor pencerenizden anlayamadım. Aforizma her babayiğidin de harcı olmayan güzel bir alan. :) Tıpkı "eleştiri" nin olumlu ve olumsuzu şeklinde ikiye ayrılması gibi. :)
"Ben"lik kavramından "biz"lik paylaşımına geçemeyişimize güzel bir örnek olmuş. Eser vereceğiz ve bununla ilgili ilk konuşanı mutlaka saldırgan olarak algılayıp savaşa başlayacağız. :(
Bence karşımızdan çok iç eleştirilerimizi yapmalıyız daha çok. Duyduğumuz her ses bizi azarlayan bir ses olmayabilir.
Düşüncelerinize katılıyorum dost; İnsanlar gerçekten sanatla ilgilenmeyip, sanatı bir boş zaman kurtarıcısı olarak ele alıyorlar. Şiir yada herhangi bir metni yazan insan, birarada yaşadığı insanlara, duygu ve düşüncelerini; bundan da öte, kendisini bütünüyle paylaşıma açan insandır. Bu noktada eleştiri ve eleştiri zaten kendiliğinden olması gereken bir şeydir. Bu düşünce yasalarının işleme biçimidir. Ancak, insanlarımızın büyük bir çoğunluğu cesurca ve dürüstçe kendilerini eleştiremedikleri; özeleştiriden kaçındıkları için, eleştiri yapmanın da inceliğini kavrayamıyorlar..Özeleştirisiz eleştirinin kimseye bir yarının olmayacağı açık değil mi?..Saygılar..
bazen düşünüyorum da bu tarz eleştiriler konusunda (eleştiri'nin altını kırmızıyla çiziyorum) geri kalan canım cicim hoşgeldin beşgittinlerden çok daha fazla fayda buluyorum. kasdettiğimi değilde başka bir yanımdan beni yakalayan bir el bulabilsem keşke. yön deyin, yol deyin ismi her ne olursa olsun. bir isim bulabiliyorsa biri, oradanda koşabilir miyim acaba diye düşünürdüm belki de... :) öyle zamanlar oluyor ki tek kayda değer yorum bile düşmüyor sayfama her şey bir yana en komiği de :) yazdığım şiirin son kıtasını kopyalayıp yoruma koyanlar var bir de :) benim kanaatim o dur ki biri şiirimi okusun velevki düşünsün ve kendi algılamasını sayfamda unutsun. :) sevinirdim ne yalan söyleyeyim. ne felsefesi ne yücelik ne yükseklik... doğru bir iş yapmak benim için yeterli. daha çok dinlemeye saklıyorum birazda aklımı. ne kadar mümkün olacaksa artık. saygımla...
Merhaba..Öncelikle olgun yaklaşımızından dolayı teşekkür ederim..
Onlyyou rümuzlu arkadaşımız,"Kimse gör müyor mu" adlı şiirime bir övgü yazmış; Övgüsünün sonuna da son dizeyi yazmasaydınız gibi bir öneride bulunmuş. Şiir bilinciyle davranan bir insan bu tarz bir düşünceyi ileri sürmemeli. Kim kimin şiirine bu şu dizeyi ekleyin ya da çıkarın diyebilir. İkinci bir eleştirisini de; ki ben buna eleştiri demiyorum. Yazdığınız şiir değil olsa olsa bir aforizma olur demiş..
Eleştiri dediğimiz şey varbulunan bir olgunun geliştirilmesi, ona katkı koyulmasıyla gerçeklik kazanır ve hem eleştiren, hem de eleştirilen buradan kendine düşen payı alır. Arkadaşımız ne yazık ki, kendisini şiir konusunda bir hayli ilerde görüyor olsa gerek ki, yukardan bir bakışla o dizeyi çıkar, yazdığın şey şiir değil gibi düşünceleri ileri sürmekte kendini görevlendiriyor. Bunun dışında da tartışmayı felsefi alana çekerek ince bir alaycılıkla, kendisinin felsefe konusunda uzman, karşısındaki insanı da felsefe birinci sınıf öğrencisi olarak aşağılamaya çalışıyor.. Bu tarz yaklaşımlar kimseye bir yarar sağlamaz diye düşünüyorum. Teşhir edilmesi gereken bir bilinç unsuru varsa tartışma sonunda nasılsa açığa çıkacaktır..Saygılar..
Düşüncelerinize katılıyorum dost; İnsanlar gerçekten sanatla ilgilenmeyip, sanatı bir boş zaman kurtarıcısı olarak ele alıyorlar. Şiir yada herhangi bir metni yazan insan, birarada yaşadığı insanlara, duygu ve düşüncelerini; bundan da öte, kendisini bütünüyle paylaşıma açan insandır. Bu noktada eleştiri ve eleştiri zaten kendiliğinden olması gereken bir şeydir. Bu düşünce yasalarının işleme biçimidir. Ancak, insanlarımızın büyük bir çoğunluğu cesurca ve dürüstçe kendilerini eleştiremedikleri; özeleştiriden kaçındıkları için, eleştiri yapmanın da inceliğini kavrayamıyorlar..Özeleştirisiz eleştirinin kimseye bir yarının olmayacağı açık değil mi?..Saygılar..
bazen düşünüyorum da bu tarz eleştiriler konusunda (eleştiri'nin altını kırmızıyla çiziyorum) geri kalan canım cicim hoşgeldin beşgittinlerden çok daha fazla fayda buluyorum. kasdettiğimi değilde başka bir yanımdan beni yakalayan bir el bulabilsem keşke. yön deyin, yol deyin ismi her ne olursa olsun. bir isim bulabiliyorsa biri, oradanda koşabilir miyim acaba diye düşünürdüm belki de... :) öyle zamanlar oluyor ki tek kayda değer yorum bile düşmüyor sayfama her şey bir yana en komiği de :) yazdığım şiirin son kıtasını kopyalayıp yoruma koyanlar var bir de :) benim kanaatim o dur ki biri şiirimi okusun velevki düşünsün ve kendi algılamasını sayfamda unutsun. :) sevinirdim ne yalan söyleyeyim. ne felsefesi ne yücelik ne yükseklik... doğru bir iş yapmak benim için yeterli. daha çok dinlemeye saklıyorum birazda aklımı. ne kadar mümkün olacaksa artık. saygımla...
Merhaba..Öncelikle olgun yaklaşımızından dolayı teşekkür ederim..
Onlyyou rümuzlu arkadaşımız,"Kimse gör müyor mu" adlı şiirime bir övgü yazmış; Övgüsünün sonuna da son dizeyi yazmasaydınız gibi bir öneride bulunmuş. Şiir bilinciyle davranan bir insan bu tarz bir düşünceyi ileri sürmemeli. Kim kimin şiirine bu şu dizeyi ekleyin ya da çıkarın diyebilir. İkinci bir eleştirisini de; ki ben buna eleştiri demiyorum. Yazdığınız şiir değil olsa olsa bir aforizma olur demiş..
Eleştiri dediğimiz şey varbulunan bir olgunun geliştirilmesi, ona katkı koyulmasıyla gerçeklik kazanır ve hem eleştiren, hem de eleştirilen buradan kendine düşen payı alır. Arkadaşımız ne yazık ki, kendisini şiir konusunda bir hayli ilerde görüyor olsa gerek ki, yukardan bir bakışla o dizeyi çıkar, yazdığın şey şiir değil gibi düşünceleri ileri sürmekte kendini görevlendiriyor. Bunun dışında da tartışmayı felsefi alana çekerek ince bir alaycılıkla, kendisinin felsefe konusunda uzman, karşısındaki insanı da felsefe birinci sınıf öğrencisi olarak aşağılamaya çalışıyor.. Bu tarz yaklaşımlar kimseye bir yarar sağlamaz diye düşünüyorum. Teşhir edilmesi gereken bir bilinç unsuru varsa tartışma sonunda nasılsa açığa çıkacaktır..Saygılar..
“Allah sizi bildiği gibi yapsın” mı?? Ne oldu Marksın arkasına saklanan, Marks’ı düzeltmek yeniden ele almak gerekir diyen yüce revizyonist Adorno’dan vaz geçip Allaha mı sığınıyorsunuz şimdi de.. Eh bu çok normal. Bir revizyonistin son kalesi yüce tanrısıdır..
“torçkist değilim ayrıca troçki marksist tarihte bir zirvedir.”DEMİŞSİNİZ.
Bir cümlenin içinde ancak bir revizyonist, bu kadar ikiyüzlü davranabilir.
Hem Troçkist değilsiniz, hem de Troçki marksist tarihte bir zirvedir öyle mi..Bu kadar iki yüzlü olabilmenize artık şaşmıyorum..
Sınıf savaşımı noktasında önce Adorno’yu sonrada Troçki’yi bu kadar açıktan savunmanız, sizin bir burjuva yaltakçısı olduğunuzu çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Ben size açıkça söylüyorum, ben bir Marksist- leninistim. Stalin'e de saygım sonsuzdur. Siz neden kıvırtıp duruyorsunuz. Mertçe davranın ve söyleyin bir Troçkist olduğunuzu. Hem değilim demek, hem de savunmak olmaz..biraz cesaret gerek..
Frankfurt okulunu bilmediğimi düşünmeniz de çok önyargılı ve gereksiz kurulmuş bir cümle.
Sosyalizm mücadelesi içine açıktan katılmış herkes bilir Frankfurt okulunun revizyonist bir okul olduğunu. Bu basit bilgiyi buraya yazmak istemezdim ama görüyorum ki siz bunu bile bilmiyorsunuz. Okuma yazma bilen, bu işlerle uğraşmayan herhangi biri bile, bir felsefe sözlüğü alır, okur ve öğrenir bu bilgileri.. “ stalin kıtır kıtır muhalif avında iken adorno ve frankfurt okulu sosyalismin insan yanını dünyaya anlattılar”..DEMİŞSİNİZ..
Stalin ikinci paylaşım savaşında faşistlerle boğazlaşırken, sizin Adorno’nuz, bedeninin uygun bir yerini Amerikan emperyalizmine dayadı. Amerika’ya kaçtı; bunu neden söylemiyorsunuz..
Bundan ayrıca da anlattıkları şey neydi savunduğunuz meşhur revizyonist okulda. -MARKS'IN DÜŞÜNCELERİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI...
Buna siyasi literatürde revizyonizm denir. Burjuvazinin çıkarları adına Marksizmi kirletmeye çalıştılar senin yüce sahte düşünürlerin..
Son olarak.. “allah iyiliğinizi versin beni de böyle alıkoyuyorsunuz” DEMİŞSİNİZ…
Yazdığınız yazı allahla başlayıp allahla bitiyorsa bu işiniz Allaha kaldı demektir.. Allahınıza dua edin ki sizi benimle karşılaştırdı..Sizin bütün düşündüklerini çürütüp; hacca yollayacağım hiç kuşkunuz olmasın..
allah sizi bildiği gibi yapsın, marx hegel den beslendi diye hegel cimiydi, nden adornodan beslene adornocu olsun ayrıca. şucusun bucusun ucuzluğunda bir düzeyle ne tartışabilirim ki. şcu busu olsam ne olur. siz misiniz diyalektikçi idealistlerin sahte bir iskeletisiniz. ne materyalizm sizin gibi sığ bilinçerlden kurtuldu nede sosyalist zümre.
torçkist değilim ayrıca troçki marksist tarihte bir zirvedir. türkiyede hangi çevre olduğunu gayet iyi bildiğim o çevrenin 10 yıllardı bitmeyen yaygarası sizinkisi o marksist değil bu kaypak bu satılmış bu ihaneti, ayrıca ne yüzyılı ne marksizmi nede marksizmin kpitalizmi külktür alanında ki en önemli eleştiris olan frankfurt okulunu tanımamışsınız. kimin kabul ettiğini etmediğini bilmem sizin basmakalıp sınıf seviciliği türünden bolşevik taklitlerinizle bolşevikte sosyalist te olunmuyor.
stalin kıtır kıtır muhalif avında iken adorno ve frankfurt okulu sosyalismin insan yanını dünyaya anlattılar. evet elmalar vardır kimisi çürük kimi si ekşi kimiisi tatlı. kimin daha sosyalist olduğunun payesini vermek bize düşmez, söyleyeceğim o ki büyük bir felsefeciyi kıytırık iki kavram ekseninde harcamya gücünüz yetmez. adorno düzeyinde kültür endüstrisi eleştirisi yapmış bir marksist gösteriniz. hırsınızın sebebi sovyetlerde ki ideolojik sanat kepazeliğini n ipliğini pazara çıkarmasından geliyorsa, işte durup düşünelim ..
unutmadan sınıfların ortadan kalktığı o özgür dünyada sanat gene de sınıf savaşşını mı anlatacak. sanat mı bitecek yoksa oda olmadı ortadan kalkmış günlerin sınıf savaşını mı anlatacak.. sosyalizm ördüğünüz hücreden çok daha fazlasıdır. hoş size anlatacak değilim, dizginlerinden boşalmış şiir militanısınız ama savaşınız kişisel hırslarınıza yeniliyor, kendi şiirine eleştiri geldiği için bu kadar kollektif sözler eden birisi tanımak ayrı bir deneyimdi. sakin olun kişisel komplekslerinizi bu kadar toplumsal makyaj altına gizlemeyin. öfkenizden iki gündür harcadığınız mesai ile neler neler yapılmazdı. allah iyiliğinizi versin beni de böyle alıkoyuyorsunuz..
Yazının toparlanacak bir yeri yok oldukça anlaşılır bir dille yazılmış; siz kafanızı toplasınız sorununuz çözülecek..
“adornadan biçim örneğği verdim adornocusun inkar etme d iyorsun (adornadan bir damla beslenmek bile yüceik iken birde)” DİYORSUNUZ..
Adorno gibi bir tekbenciden beslenenin farklı olacağını düşünmeniz bir yanılgı değil mi zaten..Hem savunmuyorum diyorsunuz; hem de beslenmekten söz ediyorsunuz..Beslendiğiniz kaynak yanlış..bu beslenme sizi olsa olsa obez yapar başka işe yaramaz. Çünkü düşünceleri bizzat Adorno’nun işine yaramamış..Onu savunan bir tek Marksist Leninist düşünür var mıdır?..Konuya ilişkin Literatürü biraz karıştırırsanız kolaylıkla görebilirsiniz..
“toplumcu gerçeklik bilimsel sosyalzimin sanatıdır , sovyet bilimler akademisinin yüzyıl bnaşında eisenstein i maleviçi ülkeden kovmesi stalin dikatası nın sanat akedemisi resmi tezini getirip önümüze koyuyorsunuz. büyük marksist estetikçi eleştirmenleri bi çırpıda yok sayıyorsunuz.” DİYORSUNUZ
Staline saldırmak için bu iyi bir fırsat değil mi..Adorno’cu olmaktan ayrıca da bir Troçkist olduğunuz çıktı açığa bu iyi bir gelişme..Tüm Troçkistler Leninci sisteme, Stalin üzerinden saldırırlar. Aynı sizin yaptığınız gibi..
"benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi" ; toplumcu şiir sizin şu satıralarınızda şafağını buldu hakikaten
"Ben liri kırık bir anındayken lirizmin Aykırı düşler güncelinde;"..DEMİŞSİNİZ
Benim şiirimden giriş dizeleri örnek göstererek, toplumcu olmadığımı ima etmeye çalışmışsınız..
Sizi dürüst olmaya davet ediyorum bu noktada; Sözünü ettiğiniz şiir, bir ilkokul çocuğunun bile anlayacağı biçimde, işçi sınıfını ve düşürüldüğü durumu anlatır. Haksızlık etme hakkınızı kullanmışsınız burada.. Şiirin devamını dikkatle okumanızı öneririm..Yine anlayamazsanız bana sorun, ben üşenmeden anlatırım size..
“ne diyeyim a kadir erken öldü toplumcu gerçekçiliğin ustasını göremedne. eyvah ki ona eyvah, nazım 'a külli yazık zaten, seni göreden göçtü bu dünyadan..” DEMİŞSİNİZ..
Nazım Türk dilinde materyalist diyalektiği en üst düzeyden seslendirmiş biridir. Bunu bütün dünya kabul etti..Yaşasaydı ve beni tanısaydı, bana bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Ama kesinlikle tekbenci Adornistlere taviz vermezdi..
bunun neresini toparlayayım allah sistematik düşünme gücü versin. toplumcu gerçekçi değilsin diyebeni eleştiriyorsun ben senin kilerde tek satır yok bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyorum. oralı olmurosun.
adornadan biçim örneğği verdim adornocusun inkar etme d iyorsun (adornadan bir damla beslenmek bile yüceik iken birde)
toplumcu gerçeklik bilimsel sosyalzimin sanatıdır diyorsunuz, sovyet bilimler akademisinin yüzyıl bnaşında eisenstein i maleviçi ülkeden kovmesi stalin dikatası nın sanat akedemisi resmi tezini getirip önümüze koyuyorsunuz. büyük marksist estetikçi eleştirmenleri bi çırpıda yok sayıyorsunuz.
tutturdunuz çatışmanın neresindesiniz diye, rahatla dostum kavramları üstüste dizince sosyalist olunmuyor. satırlar dolusu yazı yazdım anlamadıysanız davul zurna az.
adorno diyalektiği diye birşey yoktur bu bir..
marksist diyalektik 20 yüzyıl içinde kültür sanat gündelik yaşam iktisat vb her alanda genişletilmiştir bu iki..
sosyalizmin kültür endüstrisi ve kapitalizmin sanatı metalaştırma sürecini prıl pırıl marksist satırları ile ortaya koyan büyük marksist düşünür adorno ve kurduğu franurk okuludur bu 3. bunu dedim diye adornocu olmam bu 4..
sizinle atışmaktan daha değerli keyifli ve geliştiri ci işler var bu dünya da buda 5..
ha unutmadan postmodernlik teknbencilik değildir modernite sonrası pozitivist olana topyekün akıldışılık sıradışılık düzensizlik, formasyonsuzluk olarak saldırıdır.
kavramları daha uzun uzuadıya açıp konuşmanın size bir faydası olmadığını gördüm.
"benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi" demişsiniz; toplumcu şiir sizin şu satıralarınızda şafağını buldu hakikaten
"Ben liri kırık bir anındayken lirizmin Aykırı düşler güncelinde;"
ne diyeyim a kadir erken öldü toplumcu gerçekçiliğin ustasını göremedne. eyvah ki ona eyvah, nazım 'a külli yazık zaten, seni göreden göçtü bu dünyadan..
"o halde size adornodan bir şiir "havai fişekler muhteşem görüntülerdir.genel anlamda empirik varlığın bedelinden, sürelilikten muaf empirik görünümlerdir onlar;cenneti simgelerler ama yine de insan ürünüdürler ;hem duvara yazılan yazıdır onlar [menetekel]ve hızla belirip hızla silinirler"
kimbilir onuda yeterince toplumcu veya diyalktik bulmazsınız belki duymak isterim görüşlerinizi"....
Bu yazı size ait değil mi?..İnkar etmeyeceğinizi umuyorum..Adorno'ya sığınıp onun diyalektiğinden yararlanmaya kalkışıyorsunuz.. Adorno diyalektiğiyle Marksist materyalist diyalektiğin bir ilişkisi var mı? Bence var..Adorno ve onun gibiler.."mızmız" felsefeleriyle varbulunan sömürü düzeninden pay alırlar.. Marksist materyalist diyalektikle, Adorno'cu idealist diyalektiğin taban tabana zıt olduğunu bilseniz iyi olur.. Tıpkı sizin savunduğunuz tekbenci postmodern şiirle, benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi..
Benim yazdıklarımın toplumcu gerçekçi olmayışı sizi üzmesin.. Timsah gözyaşlarına gerek yok..Adorno'yu örnek gösterdiğinizi de inkar etmeye kalkmayın. Mesajlar henüz silinmedi orada duruyorlar.. Toplumcu gerçekçilik bilimsel sosyalizmin sanatıdır. Adorno'cu tekbencilerin de ulaşamıyacağı bir görkeme sahiptir.. Laf salatalarını bırakıp bilimsel sosyalizmin sanatını ve devrimini savunup savunmadığınızı söyleyin..Bir mesajınızda yukardan bakarak "materyalizmin sofrasına oturduk "deyip, bir başka mesajınızda da o kılığa bürünmeye kalkıp takiyye yapmayın.. Tekbenci anlayışla toplumcu anlayış bin yıllardır çatışıyor. Çatışmanın neresinde olduğunuza karar verin önce, sonra tartışmak daha verimli bir hale gelebilir...
allah aşkına ben nerede adorno yu önerdim, bireyin aritmetik toplamı tolum değildir demişsiniz doğrudur, öyle ise tek bir bireyin yoksulluğunu anlatan önlarca şiirin var olduğu toplumcu gerçekçi şiir nasıl toplumcu oluyor. toplum kategorisi sosyolojide veya siyaset bilimde soyutlaştırılarak ulaşılan bir kavram olur. bir toplulupun kollektif çözümlemesi ile toplum denilen şeyi anlamamız mümkün olur. marx ın elma ile soyutlama kavramı arasında kurduğu tartışma gibidir bu. elma yediğimiz şey midir yoksa onların tamamı mıdır. el cevap her iksidir. aristodan beri varlık ve onun bilgi referansı anlığın ölçeğidir. toplum denilen şeyin insan denilen şeyin göründüğü ölçeklerden birisi bireydir . tek ölçek değildir tabi ama en önemli ölçektir. bahsettiğiniz toplumcu gerçekçi eleştiri ve edebiyat ürünlerinin tamamının neredesise burjuva toplumu bireyi eleştirisi bile buna örnek değil midir. örneğin yılmaz güney arkadaş filminde burjuva bireyi sorguya çekerken bir insan örneği dikmemişmidir seyircinin karşısına. o birey üğzerinden anlatmamış mıdır.
soyutlama, sembolleştirme asıl toplumcu gerçekçiliğin dinamiğidir. lütfen savunduğunuz akımın ne olduğunu biraz daha irdeleyin. ayrıca sizin yazdıklarınızda tek bir satır toplumcu gerçekçilik olmöadığını da üzülerek söyleyeyim..
Anlaşılan sizinle hoş bir tartışmaya girmek zorunluluğu doğuyor;
Objektif bir yargı belirlemeniz için öncelikle, sübjektif olan dünyanızdan vaz geçmelisiniz.,
Her hangi bir olgu hakkında objektif bir düşünce belirtebilmek, nesnelliği gerektirir.Oysa siz bu bir şiir değildir deyip işin içinden çıktınız. Yok sayma ancak öznelcilerin işidir.
Daha önce “kimse görmüyor mu?” adlı şiirime sözüm ona bir övgü yazdınız ve onu şiir olarak kabul etmiş oldunuz. Ancak şiirin son dizesini yazmasaydınız iyi olurdu gibi saçma bir düşünce belirtip, yazdığınız övgüyü de yok saydınız. Kimin yazılmış bir şiire, şu dizeyi çıkarsanız iyi olur deme hakkı olabilir. Bu hakkı nereden alıyorsunuz, bir şiir bilgini mi sanıyorsunuz kendinizi..
Övgü geldiğinde iyi, yergi geldiğinde küplere biniliyor gibi bir saçma düşünce daha belirtmişsiniz.. Eleştiri, geliştirme içerikli olarak yapılır ve şiire cepheden saldırılmaz..Eleştiri konusunda kendinizi geliştirmek istiyorsanız..Asım Bezirci okumanızı öneririm..
Postmodern algı, bireysel algıdır. Bireyi ve bireysel kurtuluşu önerir. Bu noktadan bakınca, yazdığınız şiirin kategorize edilebileceği tek yer orasıdır. Çünkü yazılı bir metin toplumcu gerçekçiliğe basmıyor, tekbenci bir anlamı barındırıyorsa içinde, o zaman kaçınılmaz olarak postmoderndir..Tıpkı önerdiğiniz büyük!! düşünür Adorno gibi..
Birey toplumun aynasıdır önermenizde ne yazık ki, tek yanlı öznel bir bakıştır. Birey toplumdan yansır ama aynı zamanda toplumun kendisidir. Sizin sandığınız gibi kişilerin aritmetik dizilişi toplumu vermez..Toplum, bireyin toplumsal ilişkilerinin toplamıdır..
Adorno’dan örnek vermeniz de yerinde olmamış. Adorno bir Hegel’cidir ve felsefesi idealist diyalektiğe yaslanır. Kirkegaard’ın varoluşcu saçmalıklarıyla uğraşıp sınıfsal savaşımı inkar etmiş, sınıflar mücadelesine arkasını dönmüş bir öznelcidir. Nietzche’den örnek verseydiniz daha anlamlı olurdu bence..
Son Olarak: Felsefe birinci sınıf öğrencisisiniz galiba gibi alaycı bir dil kullanmışsınız.
Evet felsefenin “BİRİNCİ” sınıfındayım..Her türden felsefi gericiliğe; idealist öznelciliğe ve postmodernist yaklaşımların hepsine toptan karşıyım..Her alanda toplumcu gerçekçi sanat anlayışını ve bilimsel sosyalizmi açıktan savunurum..
Ben de sizin felsefi ve diyalektik bakışınızı öğrenmek isterim..Buyrun yazın düşündüklerinizi, inandıklarınızı sohbet biraz derinleşsin….
“Allah sizi bildiği gibi yapsın” mı?? Ne oldu Marksın arkasına saklanan, Marks’ı düzeltmek yeniden ele almak gerekir diyen yüce revizyonist Adorno’dan vaz geçip Allaha mı sığınıyorsunuz şimdi de.. Eh bu çok normal. Bir revizyonistin son kalesi yüce tanrısıdır..
“torçkist değilim ayrıca troçki marksist tarihte bir zirvedir.”DEMİŞSİNİZ.
Bir cümlenin içinde ancak bir revizyonist, bu kadar ikiyüzlü davranabilir.
Hem Troçkist değilsiniz, hem de Troçki marksist tarihte bir zirvedir öyle mi..Bu kadar iki yüzlü olabilmenize artık şaşmıyorum..
Sınıf savaşımı noktasında önce Adorno’yu sonrada Troçki’yi bu kadar açıktan savunmanız, sizin bir burjuva yaltakçısı olduğunuzu çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Ben size açıkça söylüyorum, ben bir Marksist- leninistim. Stalin'e de saygım sonsuzdur. Siz neden kıvırtıp duruyorsunuz. Mertçe davranın ve söyleyin bir Troçkist olduğunuzu. Hem değilim demek, hem de savunmak olmaz..biraz cesaret gerek..
Frankfurt okulunu bilmediğimi düşünmeniz de çok önyargılı ve gereksiz kurulmuş bir cümle.
Sosyalizm mücadelesi içine açıktan katılmış herkes bilir Frankfurt okulunun revizyonist bir okul olduğunu. Bu basit bilgiyi buraya yazmak istemezdim ama görüyorum ki siz bunu bile bilmiyorsunuz. Okuma yazma bilen, bu işlerle uğraşmayan herhangi biri bile, bir felsefe sözlüğü alır, okur ve öğrenir bu bilgileri.. “ stalin kıtır kıtır muhalif avında iken adorno ve frankfurt okulu sosyalismin insan yanını dünyaya anlattılar”..DEMİŞSİNİZ..
Stalin ikinci paylaşım savaşında faşistlerle boğazlaşırken, sizin Adorno’nuz, bedeninin uygun bir yerini Amerikan emperyalizmine dayadı. Amerika’ya kaçtı; bunu neden söylemiyorsunuz..
Bundan ayrıca da anlattıkları şey neydi savunduğunuz meşhur revizyonist okulda. -MARKS'IN DÜŞÜNCELERİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI...
Buna siyasi literatürde revizyonizm denir. Burjuvazinin çıkarları adına Marksizmi kirletmeye çalıştılar senin yüce sahte düşünürlerin..
Son olarak.. “allah iyiliğinizi versin beni de böyle alıkoyuyorsunuz” DEMİŞSİNİZ…
Yazdığınız yazı allahla başlayıp allahla bitiyorsa bu işiniz Allaha kaldı demektir.. Allahınıza dua edin ki sizi benimle karşılaştırdı..Sizin bütün düşündüklerini çürütüp; hacca yollayacağım hiç kuşkunuz olmasın..
allah sizi bildiği gibi yapsın, marx hegel den beslendi diye hegel cimiydi, nden adornodan beslene adornocu olsun ayrıca. şucusun bucusun ucuzluğunda bir düzeyle ne tartışabilirim ki. şcu busu olsam ne olur. siz misiniz diyalektikçi idealistlerin sahte bir iskeletisiniz. ne materyalizm sizin gibi sığ bilinçerlden kurtuldu nede sosyalist zümre.
torçkist değilim ayrıca troçki marksist tarihte bir zirvedir. türkiyede hangi çevre olduğunu gayet iyi bildiğim o çevrenin 10 yıllardı bitmeyen yaygarası sizinkisi o marksist değil bu kaypak bu satılmış bu ihaneti, ayrıca ne yüzyılı ne marksizmi nede marksizmin kpitalizmi külktür alanında ki en önemli eleştiris olan frankfurt okulunu tanımamışsınız. kimin kabul ettiğini etmediğini bilmem sizin basmakalıp sınıf seviciliği türünden bolşevik taklitlerinizle bolşevikte sosyalist te olunmuyor.
stalin kıtır kıtır muhalif avında iken adorno ve frankfurt okulu sosyalismin insan yanını dünyaya anlattılar. evet elmalar vardır kimisi çürük kimi si ekşi kimiisi tatlı. kimin daha sosyalist olduğunun payesini vermek bize düşmez, söyleyeceğim o ki büyük bir felsefeciyi kıytırık iki kavram ekseninde harcamya gücünüz yetmez. adorno düzeyinde kültür endüstrisi eleştirisi yapmış bir marksist gösteriniz. hırsınızın sebebi sovyetlerde ki ideolojik sanat kepazeliğini n ipliğini pazara çıkarmasından geliyorsa, işte durup düşünelim ..
unutmadan sınıfların ortadan kalktığı o özgür dünyada sanat gene de sınıf savaşşını mı anlatacak. sanat mı bitecek yoksa oda olmadı ortadan kalkmış günlerin sınıf savaşını mı anlatacak.. sosyalizm ördüğünüz hücreden çok daha fazlasıdır. hoş size anlatacak değilim, dizginlerinden boşalmış şiir militanısınız ama savaşınız kişisel hırslarınıza yeniliyor, kendi şiirine eleştiri geldiği için bu kadar kollektif sözler eden birisi tanımak ayrı bir deneyimdi. sakin olun kişisel komplekslerinizi bu kadar toplumsal makyaj altına gizlemeyin. öfkenizden iki gündür harcadığınız mesai ile neler neler yapılmazdı. allah iyiliğinizi versin beni de böyle alıkoyuyorsunuz..
Yazının toparlanacak bir yeri yok oldukça anlaşılır bir dille yazılmış; siz kafanızı toplasınız sorununuz çözülecek..
“adornadan biçim örneğği verdim adornocusun inkar etme d iyorsun (adornadan bir damla beslenmek bile yüceik iken birde)” DİYORSUNUZ..
Adorno gibi bir tekbenciden beslenenin farklı olacağını düşünmeniz bir yanılgı değil mi zaten..Hem savunmuyorum diyorsunuz; hem de beslenmekten söz ediyorsunuz..Beslendiğiniz kaynak yanlış..bu beslenme sizi olsa olsa obez yapar başka işe yaramaz. Çünkü düşünceleri bizzat Adorno’nun işine yaramamış..Onu savunan bir tek Marksist Leninist düşünür var mıdır?..Konuya ilişkin Literatürü biraz karıştırırsanız kolaylıkla görebilirsiniz..
“toplumcu gerçeklik bilimsel sosyalzimin sanatıdır , sovyet bilimler akademisinin yüzyıl bnaşında eisenstein i maleviçi ülkeden kovmesi stalin dikatası nın sanat akedemisi resmi tezini getirip önümüze koyuyorsunuz. büyük marksist estetikçi eleştirmenleri bi çırpıda yok sayıyorsunuz.” DİYORSUNUZ
Staline saldırmak için bu iyi bir fırsat değil mi..Adorno’cu olmaktan ayrıca da bir Troçkist olduğunuz çıktı açığa bu iyi bir gelişme..Tüm Troçkistler Leninci sisteme, Stalin üzerinden saldırırlar. Aynı sizin yaptığınız gibi..
"benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi" ; toplumcu şiir sizin şu satıralarınızda şafağını buldu hakikaten
"Ben liri kırık bir anındayken lirizmin Aykırı düşler güncelinde;"..DEMİŞSİNİZ
Benim şiirimden giriş dizeleri örnek göstererek, toplumcu olmadığımı ima etmeye çalışmışsınız..
Sizi dürüst olmaya davet ediyorum bu noktada; Sözünü ettiğiniz şiir, bir ilkokul çocuğunun bile anlayacağı biçimde, işçi sınıfını ve düşürüldüğü durumu anlatır. Haksızlık etme hakkınızı kullanmışsınız burada.. Şiirin devamını dikkatle okumanızı öneririm..Yine anlayamazsanız bana sorun, ben üşenmeden anlatırım size..
“ne diyeyim a kadir erken öldü toplumcu gerçekçiliğin ustasını göremedne. eyvah ki ona eyvah, nazım 'a külli yazık zaten, seni göreden göçtü bu dünyadan..” DEMİŞSİNİZ..
Nazım Türk dilinde materyalist diyalektiği en üst düzeyden seslendirmiş biridir. Bunu bütün dünya kabul etti..Yaşasaydı ve beni tanısaydı, bana bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Ama kesinlikle tekbenci Adornistlere taviz vermezdi..
bunun neresini toparlayayım allah sistematik düşünme gücü versin. toplumcu gerçekçi değilsin diyebeni eleştiriyorsun ben senin kilerde tek satır yok bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyorum. oralı olmurosun.
adornadan biçim örneğği verdim adornocusun inkar etme d iyorsun (adornadan bir damla beslenmek bile yüceik iken birde)
toplumcu gerçeklik bilimsel sosyalzimin sanatıdır diyorsunuz, sovyet bilimler akademisinin yüzyıl bnaşında eisenstein i maleviçi ülkeden kovmesi stalin dikatası nın sanat akedemisi resmi tezini getirip önümüze koyuyorsunuz. büyük marksist estetikçi eleştirmenleri bi çırpıda yok sayıyorsunuz.
tutturdunuz çatışmanın neresindesiniz diye, rahatla dostum kavramları üstüste dizince sosyalist olunmuyor. satırlar dolusu yazı yazdım anlamadıysanız davul zurna az.
adorno diyalektiği diye birşey yoktur bu bir..
marksist diyalektik 20 yüzyıl içinde kültür sanat gündelik yaşam iktisat vb her alanda genişletilmiştir bu iki..
sosyalizmin kültür endüstrisi ve kapitalizmin sanatı metalaştırma sürecini prıl pırıl marksist satırları ile ortaya koyan büyük marksist düşünür adorno ve kurduğu franurk okuludur bu 3. bunu dedim diye adornocu olmam bu 4..
sizinle atışmaktan daha değerli keyifli ve geliştiri ci işler var bu dünya da buda 5..
ha unutmadan postmodernlik teknbencilik değildir modernite sonrası pozitivist olana topyekün akıldışılık sıradışılık düzensizlik, formasyonsuzluk olarak saldırıdır.
kavramları daha uzun uzuadıya açıp konuşmanın size bir faydası olmadığını gördüm.
"benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi" demişsiniz; toplumcu şiir sizin şu satıralarınızda şafağını buldu hakikaten
"Ben liri kırık bir anındayken lirizmin Aykırı düşler güncelinde;"
ne diyeyim a kadir erken öldü toplumcu gerçekçiliğin ustasını göremedne. eyvah ki ona eyvah, nazım 'a külli yazık zaten, seni göreden göçtü bu dünyadan..
"o halde size adornodan bir şiir "havai fişekler muhteşem görüntülerdir.genel anlamda empirik varlığın bedelinden, sürelilikten muaf empirik görünümlerdir onlar;cenneti simgelerler ama yine de insan ürünüdürler ;hem duvara yazılan yazıdır onlar [menetekel]ve hızla belirip hızla silinirler"
kimbilir onuda yeterince toplumcu veya diyalktik bulmazsınız belki duymak isterim görüşlerinizi"....
Bu yazı size ait değil mi?..İnkar etmeyeceğinizi umuyorum..Adorno'ya sığınıp onun diyalektiğinden yararlanmaya kalkışıyorsunuz.. Adorno diyalektiğiyle Marksist materyalist diyalektiğin bir ilişkisi var mı? Bence var..Adorno ve onun gibiler.."mızmız" felsefeleriyle varbulunan sömürü düzeninden pay alırlar.. Marksist materyalist diyalektikle, Adorno'cu idealist diyalektiğin taban tabana zıt olduğunu bilseniz iyi olur.. Tıpkı sizin savunduğunuz tekbenci postmodern şiirle, benim savunduğum toplumcu şiirin olduğu gibi..
Benim yazdıklarımın toplumcu gerçekçi olmayışı sizi üzmesin.. Timsah gözyaşlarına gerek yok..Adorno'yu örnek gösterdiğinizi de inkar etmeye kalkmayın. Mesajlar henüz silinmedi orada duruyorlar.. Toplumcu gerçekçilik bilimsel sosyalizmin sanatıdır. Adorno'cu tekbencilerin de ulaşamıyacağı bir görkeme sahiptir.. Laf salatalarını bırakıp bilimsel sosyalizmin sanatını ve devrimini savunup savunmadığınızı söyleyin..Bir mesajınızda yukardan bakarak "materyalizmin sofrasına oturduk "deyip, bir başka mesajınızda da o kılığa bürünmeye kalkıp takiyye yapmayın.. Tekbenci anlayışla toplumcu anlayış bin yıllardır çatışıyor. Çatışmanın neresinde olduğunuza karar verin önce, sonra tartışmak daha verimli bir hale gelebilir...
allah aşkına ben nerede adorno yu önerdim, bireyin aritmetik toplamı tolum değildir demişsiniz doğrudur, öyle ise tek bir bireyin yoksulluğunu anlatan önlarca şiirin var olduğu toplumcu gerçekçi şiir nasıl toplumcu oluyor. toplum kategorisi sosyolojide veya siyaset bilimde soyutlaştırılarak ulaşılan bir kavram olur. bir toplulupun kollektif çözümlemesi ile toplum denilen şeyi anlamamız mümkün olur. marx ın elma ile soyutlama kavramı arasında kurduğu tartışma gibidir bu. elma yediğimiz şey midir yoksa onların tamamı mıdır. el cevap her iksidir. aristodan beri varlık ve onun bilgi referansı anlığın ölçeğidir. toplum denilen şeyin insan denilen şeyin göründüğü ölçeklerden birisi bireydir . tek ölçek değildir tabi ama en önemli ölçektir. bahsettiğiniz toplumcu gerçekçi eleştiri ve edebiyat ürünlerinin tamamının neredesise burjuva toplumu bireyi eleştirisi bile buna örnek değil midir. örneğin yılmaz güney arkadaş filminde burjuva bireyi sorguya çekerken bir insan örneği dikmemişmidir seyircinin karşısına. o birey üğzerinden anlatmamış mıdır.
soyutlama, sembolleştirme asıl toplumcu gerçekçiliğin dinamiğidir. lütfen savunduğunuz akımın ne olduğunu biraz daha irdeleyin. ayrıca sizin yazdıklarınızda tek bir satır toplumcu gerçekçilik olmöadığını da üzülerek söyleyeyim..
Anlaşılan sizinle hoş bir tartışmaya girmek zorunluluğu doğuyor;
Objektif bir yargı belirlemeniz için öncelikle, sübjektif olan dünyanızdan vaz geçmelisiniz.,
Her hangi bir olgu hakkında objektif bir düşünce belirtebilmek, nesnelliği gerektirir.Oysa siz bu bir şiir değildir deyip işin içinden çıktınız. Yok sayma ancak öznelcilerin işidir.
Daha önce “kimse görmüyor mu?” adlı şiirime sözüm ona bir övgü yazdınız ve onu şiir olarak kabul etmiş oldunuz. Ancak şiirin son dizesini yazmasaydınız iyi olurdu gibi saçma bir düşünce belirtip, yazdığınız övgüyü de yok saydınız. Kimin yazılmış bir şiire, şu dizeyi çıkarsanız iyi olur deme hakkı olabilir. Bu hakkı nereden alıyorsunuz, bir şiir bilgini mi sanıyorsunuz kendinizi..
Övgü geldiğinde iyi, yergi geldiğinde küplere biniliyor gibi bir saçma düşünce daha belirtmişsiniz.. Eleştiri, geliştirme içerikli olarak yapılır ve şiire cepheden saldırılmaz..Eleştiri konusunda kendinizi geliştirmek istiyorsanız..Asım Bezirci okumanızı öneririm..
Postmodern algı, bireysel algıdır. Bireyi ve bireysel kurtuluşu önerir. Bu noktadan bakınca, yazdığınız şiirin kategorize edilebileceği tek yer orasıdır. Çünkü yazılı bir metin toplumcu gerçekçiliğe basmıyor, tekbenci bir anlamı barındırıyorsa içinde, o zaman kaçınılmaz olarak postmoderndir..Tıpkı önerdiğiniz büyük!! düşünür Adorno gibi..
Birey toplumun aynasıdır önermenizde ne yazık ki, tek yanlı öznel bir bakıştır. Birey toplumdan yansır ama aynı zamanda toplumun kendisidir. Sizin sandığınız gibi kişilerin aritmetik dizilişi toplumu vermez..Toplum, bireyin toplumsal ilişkilerinin toplamıdır..
Adorno’dan örnek vermeniz de yerinde olmamış. Adorno bir Hegel’cidir ve felsefesi idealist diyalektiğe yaslanır. Kirkegaard’ın varoluşcu saçmalıklarıyla uğraşıp sınıfsal savaşımı inkar etmiş, sınıflar mücadelesine arkasını dönmüş bir öznelcidir. Nietzche’den örnek verseydiniz daha anlamlı olurdu bence..
Son Olarak: Felsefe birinci sınıf öğrencisisiniz galiba gibi alaycı bir dil kullanmışsınız.
Evet felsefenin “BİRİNCİ” sınıfındayım..Her türden felsefi gericiliğe; idealist öznelciliğe ve postmodernist yaklaşımların hepsine toptan karşıyım..Her alanda toplumcu gerçekçi sanat anlayışını ve bilimsel sosyalizmi açıktan savunurum..
Ben de sizin felsefi ve diyalektik bakışınızı öğrenmek isterim..Buyrun yazın düşündüklerinizi, inandıklarınızı sohbet biraz derinleşsin….
"Biçim ve öz'ün bir bütün olduğu Aristoteles'ten beri biliniyor" demişsiniz bende bundan başka birşey söylemedim. yazdığımdan ne anladığınızı gerçekten şimdi adha çok merak ediyorum. kişisel bir yargı ile değil objektif bir yargı ile yazdım fikrimi. dahası bu burada bir şey yayınladığınızda yorum yapımasına izin verdiğinizi snaırıyorum övgü geldiğinde teşekkürler edip olumsuz kritik geldiğinde neden küplere biniyor insanlar anlamış değilim.
tabi ki kendi gözümden ve tabi ki bencileyin bir eleştiri yaptım. tutarlılık gereği öznel olması gerekir son noktada. çok tutkunu olduğunuz diyalektik anlayışa başvurun isterseniz: ben bir şey söyliyeceğim siz bir şey söyliyeceksiniz yeni bir şeyin kapısını arlayacağız yani tez + antitez; sentez. değil mi arkadaşım..
benim şiirime gelnce yorumlarınızı saygı ile karşılıyorum ama sanırım içerik kaygımın konusunda yanııyorsunuz sanırım şiiri anlayamadınız. bu hata falan değildir herkesin anlaması veya benimn kastettiğimi anlamasını bekleyemem bu saçma olurdu. ap açık dğeil nitekim ..
ama postmodern demişsiniz bu biraz tuhaf modern deseydiniz tutarlı olurdu ama yapıbozum ve anlam katmanı yerine parçalılığı savunan bu anlayış yani psotmodern bunun neresinde var, anlamı kastediyorsanız burada ki tüm dizeler bir alt metin ile düşünülmüştü. kısacası parçalılık ve keyfilik değil dizgelilik ve süreklilik gözetildi. ne kadar becerdiğim ayrı bir konu fakat postmodern kavramını bilmeden yafta yapıştırdığınız gerçek.
ve nihayet bu şiir hiç bir yerinde bireyi değil toplumu anlatıyor, çünkü birey aynasıdır toplumun, öyle bir ölçektir ki binlerce yıllık insanlık tarihini gösterir birey, üstelik bunu büyük diyalektikçiler insanlığğa armağan etmişlerdir. sanırım kavramların ses tınalarını sadece ele alan siz daha çok postmodern oluyorsunuz ama bu tutum potsmodernden postmortem liğe kayıyor.
bir şiirden kişisel polemiğe girmeye gerek yok yinede. sevgili dostum şiir değil yazdığınız. o halde size adornodan bir şiir "havai fişekler muhteşem görüntülerdir.genel anlamda empirik varlığın bedelinden, sürelilikten muaf empirik görünümlerdir onlar;cenneti simgelerler ama yine de insan ürünüdürler ;hem duvara yazılan yazıdır onlar [menetekel]ve hızla belirip hızla silinirler"
kimbilir onuda yeterince toplumcu veya diyalktik bulmazsınız belki duymak isterim görüşlerinizi
Ekmeği suyu bir yerlere döktüm Dibi delinmiş geceyi de…
Küçüktüm o zamanlar ama ellerim değil Her kalkıştığında tokatı yiyen yüzlerim değil Çiçek dökmüştüm bir zamanlar Gören gözlerim değil Su gibiydi yastığım uykularım değil
Belli, harabe olmuş gecelerim Sabahı arayan ellerim her yanda Zehir zıkkım olmuş bir nefes Bir ömür ki sandığım Yürür gibiydi dağ taş, yollarım değil
En sonunda elinden düşünce gördüm Yoksul bir kadının tığ işi danteli Eli mi gönlü mü, pare pare olmuş bedeniydi delik deşik..
Sizden bir şiir;
Biçim ve sözcük dizimine baktığımızda bir hata görünmüyor.. Ancak Görünen bir şey var; Çok bireysel bir anlatım..Şiirinizde kendinizden, bireysel ezilmişliğinizden başka bir şey anlatmıyorsunuz. Şiirin toplumsal örgüye bir katkısı yok.. Bu bağlamda da postmodern bir yapıyı içeriyor.. Şiir, bireyleri değil; toplumu ve toplumsallığı anlatmalı bence....
Öncelikle sizi nezaket kurallarına davet etmek zorundayım...
Bir insanın şiiri, şiir sayıp saymaması onun bireysel yaklaşımıdır. Kendinizi bir eleştiri düzleminde ele alıp şiir jandarmalığına soyunursanız işte etik olmayan budur. Size şiir nedir diye sorarsam eğer, o zaman sizin şiir dersi verme hakkınızı tanımış olurum..Ama sanırım henüz böyle bit tanışıklığımız yok.
Felsefeye gelince; Şiir ve felsefe bir bütündür..Her şiir kaçınılmaz olarak bir felsefi okula bağlanır. Diyalektik ise bu okulların bütünlüğüdür. Sizin diyalektik anlayışınızı henüz bilmiyorum ama, anladığım kadarıyla idealist diyalektik bir bakış ortaya koyuyorsunuz.. Söylediğim gibi şiiri eleştirmek yalnız biçim açısından olmaz; Biçim ve öz'ün bir bütün olduğu Aristoteles'ten beri biliniyor...
biçimsel dedikten sonra onu anlamadığımızı düşünüp parantez içinde batı ingilzice de ki karşılığını yazmanız gülümsetti beni. diğerine gelince neden bağlığı okumadığımı düşünesiniz ki. başlıkta dize dediği için bu dizeydi şiir değildi demek mi istediniz. yada bu şiir değil boyut tu mu demek istediniz .
vardır bilmediğimiz birşey. amma biçimsel şiir anlayışıma gelince yanılıyorsunuz, burada dediğim gibi bir aforizma var pörçük bir düşünce silsilesinin felsefi kavram ve dizge ile yürütülmesi var.
içerğine gelin diyorsanır, şiir iki düzlemdir her sanat yapıtı öyle aslında form ve işlev. işlev dizgesini öen çıakrdığınızı iddia ediyorsanız derim ki salt içerik veya bu yanı ile işlev felsefe metinelrinde de var tüm felsefe metinlerini şiir olarak mı sayalım bu durumda. yok formu da var diyorsanız işte bende orada araya girip diyorum ki formu yok. açık bir tartışmadır amma elma ya armut kavuna karpuz demek felsefik olarakta diyalektik olarakta ugyun olmadığı için vede karşımda ki insan diyalektikten bahseden birisi olduğu için şiir vardır birde felsefe vardır ikisi aynı şey değildir yaklaştıkları olsa bile diyeceğim. anlama kapasitenize sığınacağım..
isterseniz içeriğinide konuşuruz ama bence her yazar içeriğini özgürce ifade etmek hakkındadır yani bir şiir eleştirisinde içerikten bahis öncelikle etik değildir.. saygılar..
Başlığı okuma zahmetine katlansaydınız bu düşünceyi ileri sürme gereği kalmazdı.. Şiir anlayışınız ne yazık ki, biçimsel (formel) kalıyor.. İçeriği de gözönüne alıp bir eleştiri yaratırsanız; daha yararlı olur diye düşünüyorum..
"Biçim ve öz'ün bir bütün olduğu Aristoteles'ten beri biliniyor" demişsiniz bende bundan başka birşey söylemedim. yazdığımdan ne anladığınızı gerçekten şimdi adha çok merak ediyorum. kişisel bir yargı ile değil objektif bir yargı ile yazdım fikrimi. dahası bu burada bir şey yayınladığınızda yorum yapımasına izin verdiğinizi snaırıyorum övgü geldiğinde teşekkürler edip olumsuz kritik geldiğinde neden küplere biniyor insanlar anlamış değilim.
tabi ki kendi gözümden ve tabi ki bencileyin bir eleştiri yaptım. tutarlılık gereği öznel olması gerekir son noktada. çok tutkunu olduğunuz diyalektik anlayışa başvurun isterseniz: ben bir şey söyliyeceğim siz bir şey söyliyeceksiniz yeni bir şeyin kapısını arlayacağız yani tez + antitez; sentez. değil mi arkadaşım..
benim şiirime gelnce yorumlarınızı saygı ile karşılıyorum ama sanırım içerik kaygımın konusunda yanııyorsunuz sanırım şiiri anlayamadınız. bu hata falan değildir herkesin anlaması veya benimn kastettiğimi anlamasını bekleyemem bu saçma olurdu. ap açık dğeil nitekim ..
ama postmodern demişsiniz bu biraz tuhaf modern deseydiniz tutarlı olurdu ama yapıbozum ve anlam katmanı yerine parçalılığı savunan bu anlayış yani psotmodern bunun neresinde var, anlamı kastediyorsanız burada ki tüm dizeler bir alt metin ile düşünülmüştü. kısacası parçalılık ve keyfilik değil dizgelilik ve süreklilik gözetildi. ne kadar becerdiğim ayrı bir konu fakat postmodern kavramını bilmeden yafta yapıştırdığınız gerçek.
ve nihayet bu şiir hiç bir yerinde bireyi değil toplumu anlatıyor, çünkü birey aynasıdır toplumun, öyle bir ölçektir ki binlerce yıllık insanlık tarihini gösterir birey, üstelik bunu büyük diyalektikçiler insanlığğa armağan etmişlerdir. sanırım kavramların ses tınalarını sadece ele alan siz daha çok postmodern oluyorsunuz ama bu tutum potsmodernden postmortem liğe kayıyor.
bir şiirden kişisel polemiğe girmeye gerek yok yinede. sevgili dostum şiir değil yazdığınız. o halde size adornodan bir şiir "havai fişekler muhteşem görüntülerdir.genel anlamda empirik varlığın bedelinden, sürelilikten muaf empirik görünümlerdir onlar;cenneti simgelerler ama yine de insan ürünüdürler ;hem duvara yazılan yazıdır onlar [menetekel]ve hızla belirip hızla silinirler"
kimbilir onuda yeterince toplumcu veya diyalktik bulmazsınız belki duymak isterim görüşlerinizi
Ekmeği suyu bir yerlere döktüm Dibi delinmiş geceyi de…
Küçüktüm o zamanlar ama ellerim değil Her kalkıştığında tokatı yiyen yüzlerim değil Çiçek dökmüştüm bir zamanlar Gören gözlerim değil Su gibiydi yastığım uykularım değil
Belli, harabe olmuş gecelerim Sabahı arayan ellerim her yanda Zehir zıkkım olmuş bir nefes Bir ömür ki sandığım Yürür gibiydi dağ taş, yollarım değil
En sonunda elinden düşünce gördüm Yoksul bir kadının tığ işi danteli Eli mi gönlü mü, pare pare olmuş bedeniydi delik deşik..
Sizden bir şiir;
Biçim ve sözcük dizimine baktığımızda bir hata görünmüyor.. Ancak Görünen bir şey var; Çok bireysel bir anlatım..Şiirinizde kendinizden, bireysel ezilmişliğinizden başka bir şey anlatmıyorsunuz. Şiirin toplumsal örgüye bir katkısı yok.. Bu bağlamda da postmodern bir yapıyı içeriyor.. Şiir, bireyleri değil; toplumu ve toplumsallığı anlatmalı bence....
Öncelikle sizi nezaket kurallarına davet etmek zorundayım...
Bir insanın şiiri, şiir sayıp saymaması onun bireysel yaklaşımıdır. Kendinizi bir eleştiri düzleminde ele alıp şiir jandarmalığına soyunursanız işte etik olmayan budur. Size şiir nedir diye sorarsam eğer, o zaman sizin şiir dersi verme hakkınızı tanımış olurum..Ama sanırım henüz böyle bit tanışıklığımız yok.
Felsefeye gelince; Şiir ve felsefe bir bütündür..Her şiir kaçınılmaz olarak bir felsefi okula bağlanır. Diyalektik ise bu okulların bütünlüğüdür. Sizin diyalektik anlayışınızı henüz bilmiyorum ama, anladığım kadarıyla idealist diyalektik bir bakış ortaya koyuyorsunuz.. Söylediğim gibi şiiri eleştirmek yalnız biçim açısından olmaz; Biçim ve öz'ün bir bütün olduğu Aristoteles'ten beri biliniyor...
biçimsel dedikten sonra onu anlamadığımızı düşünüp parantez içinde batı ingilzice de ki karşılığını yazmanız gülümsetti beni. diğerine gelince neden bağlığı okumadığımı düşünesiniz ki. başlıkta dize dediği için bu dizeydi şiir değildi demek mi istediniz. yada bu şiir değil boyut tu mu demek istediniz .
vardır bilmediğimiz birşey. amma biçimsel şiir anlayışıma gelince yanılıyorsunuz, burada dediğim gibi bir aforizma var pörçük bir düşünce silsilesinin felsefi kavram ve dizge ile yürütülmesi var.
içerğine gelin diyorsanır, şiir iki düzlemdir her sanat yapıtı öyle aslında form ve işlev. işlev dizgesini öen çıakrdığınızı iddia ediyorsanız derim ki salt içerik veya bu yanı ile işlev felsefe metinelrinde de var tüm felsefe metinlerini şiir olarak mı sayalım bu durumda. yok formu da var diyorsanız işte bende orada araya girip diyorum ki formu yok. açık bir tartışmadır amma elma ya armut kavuna karpuz demek felsefik olarakta diyalektik olarakta ugyun olmadığı için vede karşımda ki insan diyalektikten bahseden birisi olduğu için şiir vardır birde felsefe vardır ikisi aynı şey değildir yaklaştıkları olsa bile diyeceğim. anlama kapasitenize sığınacağım..
isterseniz içeriğinide konuşuruz ama bence her yazar içeriğini özgürce ifade etmek hakkındadır yani bir şiir eleştirisinde içerikten bahis öncelikle etik değildir.. saygılar..
Başlığı okuma zahmetine katlansaydınız bu düşünceyi ileri sürme gereği kalmazdı.. Şiir anlayışınız ne yazık ki, biçimsel (formel) kalıyor.. İçeriği de gözönüne alıp bir eleştiri yaratırsanız; daha yararlı olur diye düşünüyorum..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.